7. bölüm : KRİZ

3K 209 53
                                    

Daha yeni mezun olmama rağmen hocam beni üniversitede bir şepozyuma davet etmişti. Yeni yetişen piskolog adaylarının ve tıp öğrencilerinin olacağı bu toplantıda, Türkiye’de çokça tanınan ve adından söz ettirmiş, başarılı üç uzman psikolog konuşacaktı. Ne mutlu ki onların arasında bende olacaktım. Henüz yeni mezun olmama ve pek bir danışan tecrübem olmamama rağmen hocam, genç adayların beni daha iyi anlayacağını ve  daha iyi empati kuracağını söylemişti. Her ne kadar kendimi buna hazır hissettmeyip, yeterli olmadığımı düşünsem de yine hocamı kıramamıştım. İçim de farklı bir heyecan ve rahatlık vardı. Heycanımın sebebi, yeni mezun olmuş bir psikolğun onlarca kişiye konuşma yapacak olmasıydı. Eğitimim sırasında çok münazaraya katılmış ve konuşmalar yapmıştım ama bu çok farklıydı. Dilim süğüşür, kekelerim diye korksam da, rahatlığım ise çok garip bir seviyedeydi. Bu rahatlığımın sebebi, benle beraber konuşma yapacak uzman psikyatristleri daha önceden tanıyor olmamdı. Hepsi ara ara derslerimize girmiş ve beni yakından tanıyorlardı.

Odamın balkonuna oturmuş ve hafif esen rüzgardan dolayı üstüme ince bir battaniye almıştım. Saat gece yarısı olmasına rağmen şempozyuma hazırlanacaktım. Gündüz çalışamazdım çünkü, Birol vardı. Hem onunla  yakından ilgilenmem hem de psikolog olduğumu belli etmemem gerekiyordu. Uyku problemleride yavaş yavaş düzene girdiği için ancak o yattığında çalışacaktım. Konuşma yapacağım şempozyuma daha günler vardı ama ben şimdiden çalışmaya ve hazırlanmaya başlamıştım. Kitaplar yanımda olmadığı için sadece internetle çalışıyor ve kendimce makaleler ve tezler yazıyordum. Elbette bunlar yeterli değildi. Birkaç gün içinde mutlaka İstanbul’a gidip kitaplarımı almalı ve adam gibi hazırlanmalıydım. Hem burada uzun süre kalacağım içinde giyecek kıyafetlerimi ve eşyalarımı da taşımam gerekecekti. Her iki işi de bir anda yaparsam hem zamandan kazanacaktım hem de artık tam anlamıyla kendimi buraya ait hissedip rahat edecektim. Çünkü gerçekten de yanımda sadece bir iki değiş kıyafetim vardı ve aynı şeyleri giymekten çok sıkılmıştım.

Saat epey geç olduğu için en sonunda bende uyumaya karar vermiştim. Sonuçta yarın beni de bekleyen bi ton iş vardı. Esneyerek balkondan çıkıp kapıyı kapattım ve üzerimdeki ince battaniyeyi katlayarak kenara bıraktım. Çalışmaktan boğazım kurumuştu. Mutfağa gidip bir bardak süt içsem iyi olacaktı. Hem susuzğuluğm gider hem de rahat uyurum düşüncesiyle odamdan çıktım.

Odamdan çıkmış koridorda adımlarken Birol’un odasından gelen inilti sesleriyle duraksadım. Kaşlarımı çatarak gergin bir şekilde kapısına yaklaştım. İnilti seslerinin onun olduğunu anlayınca hemen kapıyı açmış ve endişeyle  içeri girmiştim. İçeri girip Birol’u yatakta kıvranır bir şekilde kriz geçirmesini görmemle donup kalmıştım. Ne yapacağımı bilememiş elim ayağıma dolaşmıştı. Hemen kendimi toplaryıp yanına vardım ve titreyen sesimle ‘’ İyi misin? ‘’ diye sordum. Dişelerini sıkmaktan konuşamayıor, ve vücudu çok kasılıyordu. Yüzünden akıp yastığını ıslatacak kadar terlemiş, iki elleriyle de yatağın çarşafını sımsıkı sıkıyordu. ‘’ Kahretsin. ‘’, ‘’ Allah’ım yardım et. ‘’ diye çaresizce söylendim.

Belkide ne yapmam gerektiğini biliyor ve derslerde defalarca kez bunu işlemiştik ama şuan aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Yalnız başıma ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordum. Üstelik kriz geçiren normal biri değil, benim sevdiğimdi. Aşk gibi bazı duygular devreye girince ve yardım etmek zorunda kaldığın kişi sevdiğin olunca, gerçekten de bildiğin her şeyi unutuyor ve profesyonel olarak düşünemiyordum. Hele ki yardım isteyip medet umurcasına bana bakarken.

Derin bir nefes aldım ve soğukkanlılığımı koruyarak hemen yanına, yatağa oturdum. Hastalığın ne olduğunu ve neden kriz geçirdiğini bilmiyordum ama bu şekilde kriz geçirenlere ilk olarak ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyordum. Yanında olmak ve kendisini güvende hissettirip, sakinleştirmek...

Hemen çarşafı sıktığı elini zorla geri çekerek elinden tuttum ve ‘’ Sakin ol, ben buradayım. Söz veriyorum birazdan geçecek. ‘’ dedim. Kasılan ve büyüyen gözlerle bana bakarken bileğimi kopartacak derece de sımsıkı sıkıyordu. Elbette duyduğum endişeden ve ona bir şey olacak korkusundan acı macı hissetmiyordum.

...

Onu sakinleştirmem ve yanında olduğunu hissettirmem büyük bir ölçüde işe yaramıştı. Kasılmaları durmuş ve artık bileğimi bırakmasa da sıkmıyordu. Derin bir nefes alıp ona bakarken gözlerini sımsıkı yummuş yüzeysel soluk alıp veriyordu. O kadar çok terlemişti ki yüzündeki boncuk boncuk terler halen duruyordu. Yavaş yavaş gözünü açıp bana bakmasıyla ‘’ Ambulans çağıracağım. ‘’  diyerek yataktan kalkmaya çalıştım, ama tuttuğu bileğimi bırakmayarak beni engellemişti.

‘’ İyiyim, korkma. ‘’ dedi nefe nefese.

Avcunun içindeki elime baktım ve yutkundum. Halen daha bırkmamamıştı. ‘’ Olmaz böyle. Lütfen ısrar etme de, bari biz doktora gidelim. ‘’ dedim.

Hafifçe gülümseyerek ‘’ Valla geçti. ‘’ dedi. Beni rahatlatmak için gülmüştü ama gerçekten iyi miydi bilmiyordum.

‘’ O zaman bugün burada, başında kalayım. ‘’ dedim.

Hafifçe başını sallamıştı. Geçirdiği krizle çok yorulmuş ve hemen gözlerini kapatmıştı.

Bu krizler ne zamandan beridir devam ediyor bilmiyordum. Sanırım benden önce çalışanlarda onun bu krizli halinden kokrup bırakmışlardı işi. Acıyan gözlerle masumca uyuyan adama baktım. O gerçekten de çok zor durumdaydı ve hastalığı düşündüğümden de ileri derecedeydi. Gerçtekten de çok zor bir geceydi, ikimiz içinde. Bir an ona bir şey olacak diye kalbimin durduğunu hissetmiştim.

...

Sabahın ışıklarının odayı aydınlatmasıyla bir anda gözlerimi açtım. Kahretsin, ona refaket edip başında beklemem gerekirken, dibinde oturarak uyuya kalmıştım. Hemen dibinden çekilip kalkmaya çalışırken beni bir şeyin engellediğini fark ettim. Elimi, bileğimi halen daha bırakmamıştı. Şaşkınlıkla bakarken O’da gözerini kırpıştırarak yavaş yavaş uyandı. Derin bir nefes alarak dibinde oturan bana baktı.

‘’ İyi misin biraz daha? ‘’ diye sordum titreyen sesimle. Farkında olmasa da bileğimi halen daha tutuğu içindi sesimin titremesi.

‘’ Sağol. ‘’ dedi başını hafifçe sallarken.

Öksürerek ve gözlerimi kaçırarak avcundaki elimi kıpırdatmamla fark etmişti elimi, geceden beri tuttuğunu. Elini gevşetti ve ‘’ Kusura bakma. ‘’ dedi, O’da öksürerek. Utanmıştı ama benden daha fazla değildi.

‘’ Korkuttum mu seni dün gece? ‘’ diye sordu.

‘’ Evet ‘’ dedim ama hemen sonra ‘’ Senden korkmadım. Sana bir şey olacak diye korkumtum. ‘’ diyerek düzelttim.

‘’ Ne zamandır bu krizler var? ‘’ diye sordum hemen.

Gözlerini benden kaçırarak, ‘’ Arada oluyor öyle. En son iki gün önce olmuştu, ama bu sefer ki biraz uzun sürdü. ‘’ dedi. Nedense bunu bilmememi istiyor gibiydi.

Kaşlarımı çatarak, ‘’ İki gün önce kriz geçirdin ve bana şimdi mi söylüyorsun? ‘’ diye sordum ve tesüf edercesine başımı haififçe çevirip, ‘’ Dün gece tesadüfen kalkmasaydım hâlâ da söylemeyecektin. ‘’ dedim.

Başını bir kez eğdi kabullenircesine. ‘’ Eğer beni bu şekilde görürsen,  korkar gidersin diye düşündüm. ‘’  dedi parmaklarıyla oynarken.

Dudaklarımı biribirine bastırmış onu dinlerken ‘’ Eh be komutan. Hiçi gider miyim?  ‘’ dememle başını kaldırıp bana bakmıştı. Öyle bir bakıyordu ki, sanki sorgular gibi. Çözecekti. Rahatsız olmuştum. Sanki bakmaya devam ederse ona aşık olduğunu anlayacak ve rezil olacaktım.  ‘’ Sen bi duş al, bende kahvaltıyı hazırlayayım. ‘’ dedim gözlerimi ondan kaçırarak.

‘’ Tamam. ‘’ dedi O’da gözlerini kaçırarak.

Zamgır zangır titreyen dizlerimle odadan ayrıldım ve tuttup bırakmadığı bileğimi ovalayarak derin bir nefes aldım. Elinin sıcaklığını ve sert erkeksi kokusunu halen daha hissediyordum bileğimde. Az önce yaşadığımız şey resmen başımı döndürmüş, sarhoş etmişti beni. Gülümseyerek mutfağa yöneldim ve heycanla kahvaltı hazırlamaya başladım.

Evet canlar kitap nasıl gidiyor? Karakterler hakkında yorumlarınızı alalım bakalım? Hepsini okuyor olacağım ve oylar için de şimdiden teşekkür ediyorum.❤️

İMGELER -  GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin