4. bölüm : FARKINA VARIŞ

3.7K 235 78
                                    

Bütün bir gece onun gelmesini beklediğim için sabaha gözlerimi oldukça geç saatte açmıştım. Endişelenmeme gerek yoktu, çünkü eminim ki kaldırılmasa akaşama kadar uyurdu. Tabiki onu o saatte kaldırmayacaktım. Normal bir birey sabah uyanık olur, gece uyurdu. Bu insanoğlunun doğasın da vardı. Ama gel gör ki onda durum tam tersiydi. Bu şekilde yaşaması ve uyku düzeninin bozuk olması, rahatsızlığını tetikleyebilirdi. Uyku düzeni aslında hepimiz için önemli bir konuydu. Belli bir saatte kalkmak ve uyumak, uykumuzu iyi almak, sabaha daha enerjik ve pozitif başlamamıza sebepti. Üstelik gün boyunca bu pozitiflik devam ederdi. Olumsuz bir durumla karşılaştığımızda ya da problemlerimizi çözerken de sonuca daha kısa sürede ulaşırdık. Çünkü vücudumuz zamanında yeterince dinlendiği için zihnimiz de dingin olacaktı.

Boynumu sağa sola kütleterek yataktan kalktım ve elimi yüzümü yıkayarak doğruca mutfağa yöneldim. İşe ilk olarak çay suyu koymakla başlamıştım. Mutfağın düzenini bilmediğim için epey bi zorlansam da, tam bir saatin sonunda salona güzel bir kahvaltı hazırlamıştım. Bu işim olmasına rağmen garip bir şekilde o beğensin diye özenmiş, patates bile kızartmıştım. İş yaparken mümkün olduğunca ses çıkarıp gürültü yapmaya özen göstermiştim, acaba kendiliğinden kalkar mı diye. Ama tabi ki kalkmamıştı. Ben de el çare birkaç kez seslenerek odasının kapısını çaldım. Sabaha karşı uyuduğu için elbettte kalkmazdı.

Acaba kızar mı diye düşünmeden yavaşça kapısını açtım. Hala uyuyordu. Başında ki yastığı göğsüne doğru çekip sımsıkı sarılan adama ve dağıttığı yatağa kaşlarımı çatarak baktım. Uyurken bu yatağı nasıl bu kadar dağıttı diye hayrete düşmüştüm. Çünkü yatağın üzerinde ki çarşaf ve ince pike birbirine girmişti. Ancak iki sporcu güreşse bu kadar dağınırdı. Temkinli ve yumuşak bir şekilde ‘’ Birol. Uyan artık, sabah oldu. ‘’ diye seslindim ve yine yumuşak bir şekilde omzuna dokundum. Derin bir nefes almıştı, sabır dilenir gibi. Uyandığını biliyordum ama inatla gözlerini açmıyordu. Tekrardan yumuşak bir sesle ‘’ Kahvaltı hazır. ‘’ diye seslendim ve bu sefer biraz sert bir şekilde omzundan dürttüm.

‘’ Defol, git başımdan. ‘’ diye konuştu gözlerini açmadan.

Yine yumuşak bir dille ‘’ Çay soğuyacak ama. ‘’ dedim.

Sırtını bana doğru dönerek cevap vermişti. Kalkmaya niyeti yoktu. Cevap vermemesi ve beni yok sayması bi yana bu kadar bencil olması artık canımı sıkmıştı. ‘’ Kalk dedim sana. ‘’ diye otoriter bir sesle sesimi yükselttim.

Anında kalkmış ve çatılan kaşrıyla bana bakmıştı. Bu cesareti nerden alıyordum bilmiyorum ama gerçekten de dayanamamıştım. O kadar uğraşıp saatlerce kahvaltı hazırlamıştım ama defalarca kez nazik bir dille uyarmama rağmen kalkmamıştı. Mesleğim gereği yaptığım şeyden utanırken yüzünde ki ifadeyi görmemle yutkundum. Çok garipti... Resmen onu azarlamam onu kontrol altına almıştı. İlk defa böyle bir şeyle karşılayşıyordum. Normal bir insan çıkışıp beni azarlar hatta kovardı ama onun yüzündeki ifade tam tersiydi.

Onu azarlamamın işe yaradığını anlayınca gözlerimi kırpıştırdım ve hiç bozuntuya vermeden, ‘’ Gidiyorum, sen de on dakika sonra kalkacaksın. Artık daha fazlasına tahammül edeceğimi sanmıyorum. ‘’  diye emir verdim. Yine yüksek bir sesle ve ikaz edercesine konuşmuştum. Eminm ki hiçbir çalışanı onunla bu üslupla konuşmamıştı. 

Çatılan kaşlarıyla bana bakarken, bende yüzüme taktığım en sert ifade maskesiyle ona baktım ve odadan çıktım. Salona gelip elimle yüzümü sıvazlarken ne yaptığımı sorguladım. Acaba hata mı yapıyorum diye kara kara düşünüp çayları doldururken birkaç dakika sonra onu salonda görmemle yutkundum. Gelmişti. Her seferinde bağırarak ve azarlayarak onu kontrol altına almam doğru değildi. Bu onu uysallaştırır ve işimi kolaylaştırırdı ama başka bir psikolojik hastalığa da itebilirdi.

İMGELER -  GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin