17. bölüm : TABANCA

2.2K 164 71
                                    

Birol, Hakkari görevi için bir ay kadar izin almış ve bir ayın sonunda oraya gideceğimizi  söylemişti. Bu bir ay içinde hem ev bulacak, hem de taşınma işlerini halledecektik. Her ne kadar onunla Hakkari’ye gitmeyi göze alıp sonradan tereddütte kalsam da, yaşananlardan sonra içimde hiçbir şüphe kalmamıştı. Artık Birol’un da bana karşı boş olmadığını adım gibi biliyordum. Sadece ondan bir adım bekliyordum. Bir adım..

Odamda kullanmadığım eşyaları valizime koyarken ne kadar da çok eşyamın olduğunu fark ettim. Şimdiden altı tane bavul olmuştu bile. Bunların çoğu elbette kitaplarımla doluydu. Bu psikolji ve tıp kitaplarımdan biri Birol’un elinde geçecekte kim olduğumu öğrenecek diye çok korkuyordum. Sürekli temkinli olmaktan ve bu kitapaları ondan köşe bucak kaçırmaktan artık yorulmuştum.

Kullanmadığım yazlık giysilerimi bavula doldurup uzun uğraşlar sonucu bavulun fermuarını kapatmıştım. Derin bir nefes aldım ve bavullarla dolu odama baktım. Resmen göçebe hayatı yaşıyordum. Yurttan eve, evden Ankara’ya sonrada burdan Hakkari’ye...

Odamda işim bittikten sonra tıpkı benim gibi kendi eşyalarını toplayan Birol aklıma gelmişti. Uzun zamandır hiç kullanmadığımız, ardiye gibi bir küçük oda da eşyalarını topluyordu. Gerçekten de hiç sesi soluğu çıkmamış, ben de işe daldığım için onu unutmuştum.

Öncelikli olarak mutfaktan aldığım soğuk limonotalarla koridorun sonunda bulunan küçük odaya doğru adımladım. Sadece gereksiz ıvır zıvırlarla dolu olan bu odaya sadece birkaç kez girmiştim.

Elimdeki limonataları dökmeden dikkatle içeri girerken, Birol yere bağdaşını kurmuş bir şeylerle uğraşıyordu. Sırtı kapıya, yani bana dönüktü. Onu göremiyordum ama gelen seslerden bir şeyler tamir ettiğini anamıştım. İşine öyle dalmıştı ki, dibinde olduğumu ve geldiğimi bile fark etmemişti.

Sabır dilenerek  gülerken yavaşça elimdeki bardakları sandığın üstüne koydum ve ona döndüm. Tam gülerek bir şeyler söyleyecekken neyle uğraşıtığını görmemle donup kalmıştım. Elinde tuttuğu şey silah mıydı?

‘’ O ne ya? O ne? ‘’ diye bağırdım.

Birol, sesimle irkilip ayağa kalkmış ve benim geldiğimi fark etmişti. Ellerim ayaklarım titreyip, çatılan kaşlarımla elindeki siyah tabancaya bakarken korktuğumu anlamıştı. Endişeyle ne oldu diye bana doğru bir adım atarken bende bir adım geri atmıştım.

‘’ Noldu, niye korktun? ‘’ diye sordu.

Yutkunarak, ‘’ Evde silah mı vardı? ‘’ diye sordum.

Elindeki siyah tabancaya avera avera bakıp bana döndü ve ‘’ Askerim ben. Normal. ‘’ dedi. Silahtan bu kadar korkan birini gördüğü için çok şaşırmıştı. Ama bilmediği tek şey , benim hissettiğim duygu korku değil, sinirdi. Asker de olsa bir insan neden evine silah bulunururduki?

Gülerek bana doğru bir adım attı ve ‘’ mMetal parçasından bu kadar korkulur mu? ‘’ dedi.

Bir adım geriye atarak yüzümü ekişittim ve ‘’ Çeker misin şunu gözümün önünden? ‘’ dedim.

Birol, silahtan hiç hoşlanmadığımı ve korktuğumu düşünüp avceleyle kılıfına yerleştirdi ve ‘’ Temizlemek için çıkarmıştım. ‘’ diye bir açıklama yaptı.

Sabır dilenip ben de ona bakıyordum. Evet askerdi ve doğal olarak silahı vardı ama bunu eve getirmesi ve bulundurması gerekmiyordu. Sonuçta polis değildi. Görev yeri sadece askeriyeydi.

Silahı kılıfına, kılıfı da bir başka sandığa koydu ve sonra da  korkmamayayım diye gülerek ellerini gösterdi. Bir şey yok diye. Bu halim hoşuna gitmiş olacak ki, sırıtıyuordu.

İMGELER -  GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin