16. bölüm : SAYESİNDE

2.2K 157 50
                                    

Balkonda ki sandalyeye oturmuş ve uzaklara dalmıştım. Hayatım ne yöne doğru gidiyor diye kendimi sorgulamaktan havanın soğukluğunu bile hissetmiyordum. Birol’u çok seviyordum ve hep yanımda olsun istiyordum ama kendimi de bir bilinmezliğin içine atmışım gibi hissediyordum.

Hakkari’ de mesleğimi yapabilmek şura da dursun, orada nasıl bir yaşamım olacak hiç bilmiyordum. Çünkü Birol psikolog olduğumu bilmiyordu, doğal olarak onunla yaşayacağım için mesleğimi hiç yapamayabilirdim de.  Eğitimim için o kadar çok emek vermiş ve o kadar çok çalışmıştım ki bir yerde kendime haksızlık yaptığımı anlamıştım. Ama artık çok geçti. Birol’a ben gelmiyorum diyemezdim. Bunu da ne kadar yapmak istiyordum ondan da emin değildim. Bir anda aptalca bir karar vermiş ve tüm emeklerimi ziyan etmiştim. Hocalarımın ve arkadaşlarımın bana verdiği emek ve destek de boşa gitmişti. En çok da buna üzülüyordum. Bu benim hayatımdı ve ne istersem onu yapardım ama, onları mahçup etmem ve sonu hiç belli olmayan bir şey için mesleğimi tehlikeye atmam akıl işi değildi.

Sert esen rüzgar sayesinde ürperirken derin bir nefes aldım ve oturduğum yerden kalktım. Galiba kış bu yıl erken gelecekti. Kim bilir Hakkari’de hava ne derece soğuk olurdu? Hiç de sevmezdim bu mevsimi...

Tatsız ve moralsiz bir şekilde balkondan eve girdim ve kapıyı sıkıca kapattım. Birol askeriyeye döndüğü için  birkaç komutan arkadaşı bunu kutlamak için onu dışarıya çıkarmıştı. Her ne kadar benimde gelmemi istese de gitmemiştim. Biraz evde kalmam ve düşünmem gerekiyordu. Ama gel gör ki, saatlerdir düşündüğüm halde bu geminin nereye sürüklendiğini bilmiyordum.

Birkaç saat sonra kapının çalmasıyla oturduğum yerden ayaklandım ve kapıya yöneldim. Saat daha gece yarısı olmamıştı ama Birol erkenden gelmişti. Kapıyı açınca elleri cebinde bekleyen adama baktım. Alkol ve sigara kokusuyla yüzümü buruştururken ‘’ Hoş geldin. ‘’ dedim. Alkol kokusundan nefret ediyor, sigaranın isi bile nefesimi kesmeye yetiyordu.

İçeri girmeden öylece durup birkaç dikakika bana, daha doğrusu yüzüme bakmıştı. Bu sebepsiz bakışlarına anlam verememiştim. Derin bir nefes alarak gözlerini benden ayırdı ve ‘’ Hoşbuldum. ‘’ diyerek içeri girdi. Bilinci yerinde olsa da hafif sarhoştu. Bunu hareketlerinin yavaşlığından ve dinginliğinden anlamıştım.

‘’ Ben bi duş alayım. ‘’ dedi salona girmeden.

Başımı salladım ve ‘’ İyi. ‘’ dedim.

Yine bana kısaca baktıktan sonra direkt olarak odasına geçmişti. Kaşlarımı çatarak onun bu tuhaf bakışlarını anlamaya çalışırken kısa bir zaman sonra odasından çıkmış ve giysilerini alarak banyoya girmişti. Değişikti. Sanki bana bir şey söyleyecekmiş de söyleyemiyormuş gibiydi. Acaba arkadaşlarıyla kutlama yaparken kötü bir şey mi oldu diye düşünmüyor değildim.

Gerçekte benim psikolog olduğumu bilmese de zamanla ona çok yakın olmuştum. Ne olduysa veya o gün ne yaşadıysa gelir bana anlatır ve paylaşırdı. Ama şimdi resmen kıvranıyordu. Duştan çıkar çıkmaz neler olduğunu sorsam iyi olacaktı.

...

Birol duşunu alırken ben de salondaki tekli koltuğa oturmuş onu bekliyordum. Köşede duran kolilere mutsuzca baktım. İstanbul’dan getirdiğim eşyalar ve kitaplarım vardı içinde. Henüz onları koliden çıkarıp yerleştirmeden bu Hakkari haberi gelince tamamen çıkartmaktan vazgeçmiştim. İçim tamamen buruktu. Bambaşka bir yerde ve bambaşka insanlarla nasıl yaşaycaktım hiç bilmiyordum. Yanımda sevdiğim ve uğruna bu bilinmez yolculuğu göze aldığım adam vardı ama garip bir şekilde mutsuzdum. Sanki kötü birşeyler olacakmış da, pişman olacakmışım gibi geliyordu. Aslında buraya da ilk başta yabancı biri olarak gelmiştim ve tam anlamıyla ona yabancıydım. Ama bu iş çok farklıydı. Acaba hocama Birol’la Hakkari’ye gideceğimi söylediğimde nasıl tepki verecekti? Çünkü en son bu işi bana verdiği için vicdan azabı çekmiş ve istediğim zaman bu işi bırakabileceğimi söylemişti. Şimdi onunla gidecek olmam eminim ki onu da düşündürtecekti.

İMGELER -  GAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin