Devam ediyor...
Sabaha gözlerimi açtığımda kendimi Birol’un kolları arasında bulmuştum. Yüzlerimiz o kadar birbirine yakındı ki, ilk defa onu bu kadar yakından görüyordum. Sol kolu boynumun altındayken, sağ koluda bedenimi sarmıştı. Bacağımın biri iki bacağının arasında hapsolmuş, resmen kedi gibi sinmiştim dibine. Vücüdumuzun ve uzuvlarımızın bu denli birbirine karışması vücut ısımı arttırmıştı. O kadar sıcak hissediyordum ki bu sıcaklık adeta beni sarhoş etmiş, kaba bir tabirle mayıştırmıştı. Saat kaçtı? Acaba şempozyuma geç kalmış mıydım, bilmiyordum. Muhtemelen bir saatten az büre kalmıştı ve ben halen daha Birol’a ne yalan uydurupta nasıl gideceğimi bilmiyordum.
Kalbimin hızlı hızlı çarpmasına engel olamasdam da mümkün olduğunca kıpırdamadan, kolları arasında ona bakmaya devam ediyordum. Dudakları hafif aralı uyuyordu. Siyah kaşlarına ve kirpiklerine, yeni yeni çıkan ve yüzünü süsleyen sakallarına ve bıyıklarına baktım. Adeta aklım gitmişti. Her ne kadar bana dokunmayacağına söz verse de, ahtapot gibi dolamış ve sarmıştı beni. Aynı yatakta uyduğumuz için ister istemez birbirimize temas edecektik ama, sabaha bu denli biribirimize aitmiş gibi uyanacağımızı bilemezdik ki.
Kaç dakikadır ya da kaç saattir onu izliyordum bilmiyordum ama bildiğim tek şey şempozyumu kaçırdığımdı. Ona bu denli yakınden zaman kavramını unutmuştum. Kariyerimin başında bu denli önemli bir fırsatı kaçırmış olmam beni zerre üzmüyordu. Hiçbir fırsatı şuan ki zamana değişecek değildim. Kısacası halimden o kadar memnundum ki, dünya yıkılsa ya da kıyamet kopsa umurumda değildi. Bu şekilde ölene kadar yaşayabilir, durabilirdim ama telefonun bir anda çalmasıyla vücudum korkuyla irkilmiş ve atmıştı. Deheşetle kendimi ondan kurtarırken zangır zangır çalıp titreyen telefon Birol’un kirpiklerinin kıpırdamasını sağlamıştı. İçimden telefona kızıp, öfkelenirken Birol’da yavaş yavaş gözlerini açmıştı.
Neden birbirimize bu kadar yakın uyuduğumuzu anlayıp sorgulayacak diye korkuyla ona bakarken telefon nihayet susmusştu. Halen daha bacağımın biri bacaklarının arasındayken sol koluda vücudumun altındaydı. Utanarak bacağımı mengene gibi sıkan bacaklarının arasından çektim ve öksürerek kendimi bir tık daha geri çektim. O kadar rahat ve sanki normalmiş gibi duruyordu ki, ondan ayrılırken her hareketimi başını yastıktan kaldırmadan izlemİşti.
‘’ Günaydın. ‘’ dedim gözlerimi kaçırarak. Kahretsin, sesim titremiş ve boğuk çıkmıştı.
Gözlerini bir kez yumup açtıktan sonra başını sallayarak cevap verdi. Uykudan uyanınca çok sersem oluyordu. Derin bir nefes alarak, ‘’ Alarm mı çaldı? ‘’ diye sordu.
Uyandığımıza rağmen neden hala onunla aynı yatakta durduğumun saçmalığı kafama dank etmişti. Hemen toparlanarak yataktan kalktım ve boğazımı temizleyerek ‘’ Hayır, telefon çaldı. ‘’ dedim. Kitaplarımın üzerine geceden koyduğum telefonu elime aldım ve ekrana baktım. Arayan tam tahmin ettiğim gibi üniversite hocamdı. Saat ise 10: 30 ‘ u geçmişti.
Başımı ekrandan kaldırıp halen daha uzanan ve beni izleyen adama baktım. Dün gece beraber uyumamızın verdiği rahatlıkla gözlerini hiç kaçırmadan ve çekinmeden bana bakıyordu. ‘’ Kimmiş? ‘’ diye sordu.
Tekrardan yutkunarak boğazımı temizledim ve ‘’ Üniversite hocam. ‘’ dedim.
Yavaşça yatağından doğruldu ve kaşlarını çatarak, ‘’ Kiim? ‘’ diye tekrar sordu. Şaşırmıştı. Haklıydı da. İlk defa bi yakınımın olduğunu öğreniyordu.
‘’ Üniversiteden hocam. Geldiğimi duyunca görmek istemişti beni. ‘’ dedim.
Anlarcasına başını salladı ve ‘’ O zaman kahvaltıyı yapalım da hemen çıkalım. ‘’ dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMGELER - GAY
Storie d'amorePsikolojik hasta olan bir asker ve psikiyatristin hikayesi...