13.

3.8K 328 96
                                    

Mahalleyi inletir gibi çalan "Bu şarkı, kalbimin tek sahibine. Ömürlük, yârime gönül eşime. Bahar sensin bana gülüşün cennet. Melekler nur saçmış aşkım yüzüne..." şarkısı eşliğinde gelinle damat dans ederken Miran'ın bir saniye önceki gülümsemesi yüzünde donup kalmıştı. Dudaklarının kenarları aşağıya doğru bükülürken selam verdiği adamın yine ona düşmanıymış gibi bakıp kafasını çevirmesine bozulmuştu. Alperen'e karşı duygusal bir şeyler hissetseydi eminim ki bıyıklının bu hareketi karşısında çok üzülürdü fakat şu an üzüntüden çok pişmanlık yaşıyordu. Ne bekliyordu ki zaten. Eşref saatine gelip iki insanlık yaptı diye bağnaz düşüncelerinden vaz mı geçecekti aptal kurt.

Bakışlarını Alperen ve vitaminsiz kurt yavrularının olduğu masadan çekip abilerinin oturduğu masaya yönelip oturdu. Ne ortada dans edenler ne etrafta koşturan çoluk çocuk ne de az önce ilgiyle baktığı ampuller dikkatini çekiyordu. Kulağına dolan şarkıyı seslendiren kadının cırtlak sesi daha şimdiden onu bunaltmaya başlamıştı. Neyse ki abisiyle yengesi onu buraya sürüklerken çok fazla kalmayıp bir görünüp çıkacaklarının sözünü vermişlerdi.

Miran, başını önüne eğmiş elindeki peçeteyi parmaklarının arasında büküp dururken sanki az önce başını başka yöne çeviren o değilmiş gibi şimdi Alperen onu izliyordu. Çocuğun sıkılgan hallerine sandalyede otururken omuzları düşük halde duruşuna bakarken rakısından bir yudum aldı.

"Kardeşim ne zaman kalkarız?" diye sordu Hüseyin. Ortamda güzel kız göremediğinden düğün onu basmaya başlamıştı.

"Kalkmıyoruz."

"Oğlum süt seni çarptı he... Normalde olsa benden önce uzardın şimdi oturdun kaldın. Var sende bi haller."

"Boş yapma Hüso! Doldur!"

"Dolduralım bakalım. Sakine sultan birazdan koluna iki kız takıp gelinlerim diye gelirse hiç şaşırma kardeşim."

Hüseyin'in söylenmelerine kulağını kapatıp kara oğlanı izlemeye devam etti Alperen. Kendiyle ne kadar mücadele etse de bakmadan duramıyordu. Önündeki ne sarı kolaya elini sürmüştü ne de kurabiyelere. Sanki bedeni oradaydı ama aslında yokmuş gibiydide. Gelinle damattan sonra başka çiftlerde dans etmek için kalkınca Ferzan da eşini dansa kaldırınca Miran, abisiyle yengesinin mutluklarına gölge düşürmemek için onlara gülümsemesini sunmayı ihmal etmedi. Birkaç dakika sonra üzerinde kırmızı elbisesi ve lüleli uzun saçları olan bir kız dikildi Miran'ın tepesinde. Oğlan o kadar dalgındı ki kız ses edene kadar fark etmemişti bile onun varlığını fakat ondan önce Alperen fark edip olduğu yerde horoz gibi dikildi. Gözlerinden ateş çıkarcasına kızla Miran'a bakıyordu. Kızın işvesini kullanıp utangaçça Miran'a bir şeyler dediğini görüyordu ama ne konuştuklarını tabi ki duyamıyordu. Alperen'in iki yanında oturan ocaktan bir delikanlı masadaki diğer adamlara duyurmak ister gibi Miran' ı gösterdi.

"Şu Kürt kıza mı yürüyor lan yoksa!" dediği an küçük kurtların hepsi başlarını o yöne doğru çevirdi. Birkaçı abuk subuk bir şeyler söylerken Alperen, masanın altından yumruklarını sıkıyordu. Deli gibi merak ediyordu kara kedinin kızla ne konuştuğunu. Az kaldı... Kuyruğunu koparacaktı onun.

Miran, kızın dans teklifini kibarca reddetse de kız dişli çıkmış kaç haftadır mahallede göz hapsine aldığı bu yabancı yakışıklı delikanlıyı ne yapıp edip ikna edecekti. Tek kırmızı elbiseli kız da değildi Miran'ın hayranı. Kızın diğer arkadaşları da oğlan mahalleye geldiğinden beri onu göz hapsine almışlardı. Ve oğlanla konuşmak için fırsat ayaklarına kadar gelmişken birbirleriyle yarışır gibiydiler.

"Yok bacım ben anlamam danstan filan"

"Ya hadi ama o kadar cesaret edip yanına kadar geldim. Geri gidersem kızların diline düşerim. Hadiii... Kırma beni."

KARA OĞLAN [BXB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin