09:45
Sabah, saat tam dokuz kırk beşi gösterirken ev telefonunun götünü yırtar gibi çalışı elbette Miran'ı uykusundan uyandırmaya yetmişti. İlk çalışında kalkmaya üşenen oğlan sesin kesilmesiyle tam gözlerini yumup uykuya devam edecekti ki aynı ses bir kere daha evi inletmeye başladı.
Bu sefer ilki kadar rahat davranmadı çünkü aralıksız çalan telefon aklına olabilecek kötü her şeyi tek seferde getirmişti.
"Abi!"
Yataktan fırlar gibi kalktığı an ayaklarına dolanan pikeyle düşmekten son anda kurtulsa da ani kalkmasından dolayı kararan gözlerinden paçayı yırtamadı. Başı dönen oğlan saniyeler içinde dengesini kaybedip düşerken eliyle etrafında tutunacak bir şeyler aradı ama tutunamadı. Başı çekmeceli komidine çarptığı an bu sefer dünyası tamamen kararmıştı.
Telefonun ucundaki adam üçüncü çalışta da Miran'a ulaşamayınca paniklemiş oturduğu yerden kalkıp sağa sola yürürken tekrar tekrar aramaya devam etti.
"Bir şey oldu. Kesin bir şey oldu sen koru yarabbim."
Çıldıracaktı artık. Hemen eve gidip Miran'ı kontrol etmeliydi. Aklına gelen kötü şeyleri birkaç dakikalığına susturup doğruca müdürünün odasına gidip izin istese de alamamıştı.
"Ailevi meseleler diyerek bu kaçıncı izin isteyişiniz Ferzan Bey. Burası bir iş yeri. Her önüne gelene izin verecek olsak... Bir daha izin için karşıma gelecekseniz istifa mektubunuz yanınızda olsun."
Ferzan, karşısındaki kadına bakarken onun nasıl insanlıktan nasibini almadığını çok net görmüştü. Sıktığı yumruklarıyla odadan çıkarken mantıklı davranmaya çalışıyordu. Hiçbir şey Miran dan önemli değildi ama İstanbul gibi kurtlar sofrasında geçinmeleri için bu işe çok ihtiyacı vardı. Karısının maaşıyla bir ev üç kişi asla geçinemezlerdi. Ne yapacağı konusunda ikilemde kalırken aklına gelenle hemen telefona sarıldı. Karşı tarafa selam sabah vermeden sesindeki telaşla direk konuya girmişti endişeli adam.
"Miran! Arıyorum açmıyor kesin bir şey oldu Alperen. Allah'ını seversen git bir bak."
Uyku sersemi adam telefonunu cevaplarken gözün bile açmadığından kimin aradığını da görmemişti. Sabahları onu arasa arasa bir Hüseyin arardı o yüzden en başta Ferzan'ın dediklerini anlayamadı.
"Ne? Ferzan?"
"Alperen, Miran diyorum....Evi arıyorum açmıyor. İşten çıkamıyorum ne olursun git bir bak. Senden başka arayacak kimsem..."
Devamını dinlemedi bile.
Evden öyle bir fırladı ki bırak üzerine adam gibi bir şey giymeyi elini yüzünü bile yıkamamıştı. Altındaki şort ve üzerindeki siyah atletle deli gibi mahallede koşarken kahvedeki insanlar onun bu haline şaşırmış birkaçı ise oturdukları yerden kalkıp Alperen'e seslenmişti.Onlardan biri de dükkanının önünde çay içen Hüseyin'di.
"Baba, ben çıkıyorum"
"Lan nereye it herif!"
Hüseyin arkadaşını o halde görünce hiç düşünmeden onun peşinden koşmuştu ama fırtına gibi giden arkadaşını yakalamak ne mümkün.
Alperen, apartmanın merdivenlerini saniyeler içinde çıkmış ahşap kapıyı kırarcasına yumruklarken bir yandan da "Miran" diye bağırıyordu. Karşı komşu hatta diğer komşular da kapılara dökülmüştü Reisin sesini duyunca.
"Kardeşim..."
Soluk soluğa arkadaşının dibinde biten Hüseyin kendini kaybetmiş adama sesleniyor ama doyuramıyordu. Çünkü Alperen de film kopmuştu. Omzuyla defalarca kapıya yüklenip kırmaya çalışırken kırılmadıkça deliriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA OĞLAN [BXB]
Teen FictionÖlümü tek kurtuluşu sanan kara oğlan ile mahalle abisinin imkansız hikayesi... +18