Günlerdir Ocak ile dükkan arasında mekik dokuyan adam ruh gibiydi. Ela gözlerinin feri gitmiş, ne konuşacak ne de ayakta duracak takati yoktu.
Alperen sanki bir zaman kapsülünün içine sıkışmış gibi içinde bulunduğu andan kendini soyutlamış da etrafındaki her şey olağan seyrinde ilerlerken bir tek onun için zaman durmuştu. Önündeki kalabalığı cansız gözleriyle süzerken ara ara elini yoklayan sızıyla gözleri alçılı ele kaydı. Günlerdir ifadesiz olan yüzü bir tek beyaz alçıyla kaplanan ele kayınca tepki veriyor, iğrenerek baktığı eli kökünden kesip atamadığı için kendinden nefret ediyordu. Yüzünü buruştururken bir yandan da düşman kesildiği elini masanın altına doğru sakladı. Tespihli olan sol
eliyle yüzünü sıvazlarken yanında bir delilik yapmasın diye dibinden bir saniyeayrılmayan Hüseyin'den sigara istedi. Oysa daha küllükte yanmaya devam eden sigarasınınyarısı duruyordu.
"Başın mı ağrıyor kardeşim?"
"Kopsun!"
Alperen'e ne oldu dabu hale geldi bilmiyordu ama sormak da soramıyordu. Yılları devirmiş kardeşlikbağlarında bir kere bile kardeşini böyle görmemişti Hüseyin. Anlatmayacağınıbildiğinden sessizliğiyle bir adım gerisinde durarak derdine ortak oluyordukardeşinin.
"Kalabalık dağılır birazdan tepeye çıkarayım mı seni iyigelir."
Tepenin artık bir sahibi vardı. Orası yalnızca onunlaykeniyi gelirdi onsuz hiçbir anlamı yoktu Alperen için. Gitmek istemediğinden başınısallayıp oturduğu yerden ayaklanınca Hüseyin de onunla beraber kalktı.
Sağa sola selam verip adımını binadan dışarıya attığı andayüzünü yıldızların bile gözükmediği karanlık göğe kaldırarak derin bir nefesaldı. Koskoca gök kubbede bile Alpereniçin nefes alacaklık ufacık bir alan yoktu.
Ağırlık oturmuş göğsüyle evinin yoluna doğru yürümeyebaşladığında Hüseyin de sessizce onun yanında ilerliyor ara ara da kardeşinegözünün ucuyla bakıyordu. Gecesi gündüzü bu haldeyken bir de o hapishanedenfarksız eve gidecek olmasına üzülüyordu. En azından bir annesi olsa belki oğlunun acısını bir nebze olsun alır nebileyim önüne bir tas sıcak çorba koysa, uyumadan önce odasının kapısından iyigeceler oğlum demesi bile insana güç verir diye düşünüyordu Hüso. Bir kere daha içten içe kardeşininkadersizliğine yandı.
Kapının önüne geldiklerinde "Sende kalayım mı bu akşam, laflarız."diye sorarken kardeşinin gözünün içine bakıyordu Hüseyin.
"Başka zaman kardeşim, başka zaman."
"Tamam, Allah rahatlık versin o zaman sabaha görüşürüz "
O gece tıpkı diğer gecelerde olduğu gibi sabahı sabah ettiAlperen. Sahi uykusuzluğunun kaçıncı günüydü bugün? Kendisine yaşamayı bile hakgörmüyorken yine de ne kalbinde ne de zihninde bitiremediği kara gözlüsü için yaşamasıgerektiği için yaşıyordu. Uzaktan,görmeden, dokunmadan. Buna ne kadar yaşamak denirse.
En az Alperen kadar enkaz halde olan bir diğer kişi deMiran'dı. Yatağından çıkmadığı her günde ağlamaktan artık göz yaşlarıtükenmişti oğlanın. Aldığı iki gram kiloçoktan bedenini terk ederken üstüne birkaç kilo daha vermişti. Kara gözlerininaltları ağlamaktan çökmüş, ıslaklığını eliyle silmekten hep tahriş olmuşlardı.Abisiyle yengesi üstüne titrerken bir de onları üzdüğü için vicdanıylaboğuşuyordu.
Her yeni gün biröncekinden daha kötü daha özlem doluydu. Çok özlemişti Alperen'i. Bir anlıkdelirmesiyle her şeyi berbat edip geriye ilişki namına bir şey bırakmamıştı.İstediği olmuş, kendisinin birininsevgilisi olmayacak kadar kirli olduğunu onu seven adama açık açık göstermişti.Peki şimdi niye bu kadar üzgündü? Çok seviyordu. Kurdunu kaybetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA OĞLAN [BXB]
Teen FictionÖlümü tek kurtuluşu sanan kara oğlan ile mahalle abisinin imkansız hikayesi... +18