34.

2.8K 406 266
                                    


Alperen'in yokluğunun dördüncü gününde Miran sinirinden kuduruyor, aptal kurdunun İzmir'de arkadaşlarıyla kafa dağıtmasını asla sindiremiyordu. Tabi o bu haldeyken yengesinin kıskandırma planları Alperen'in yokluğuyla suya düşerken yine de Gül boş durmamış her fırsatta oğlana "özledin mi, arasana, şimdi kim bilir kimlerledir, elinden kaçıracaksın adamı ortalık Kezban dolu, bak ara diyorum laf dinle az!" minvalindeki sözleriyle başının etini yemişti oğlanın.

Eski Miran olsa adamın gidişini bu kadar dert etmeyecekken şimdi ki Miran ondan yokluğunun her dakikasının hesabını sormak istiyordu. Gururuna yedirebilse Alperen'in döneceği zamanı Hüseyin'den öğrenirdi ama yediremiyordu işte. Biliyordu ki o piç Hüseyin yemez içmez onu sorduğunu hemen Alperen'e yetiştirirdi.

Abisi dün Hüseyin'le iş dönüşü kahvede çay içecekleri zaman kendisini de çağırmıştı fakat deli gibi gitmek istese de gitmedi. Zaten siniri tepesindeyken bir de ikilinin imalarını hiç çekemezdi. Yine de abisi eve geldiğinde gözünün içine bakmış belki Alperen hakkında tek kelime eder diye beklemişti ama nafile. Sanki el birliğiyle oğlanı delirtmeye çalışıyorlardı.

Bu dört günde tamamen Alperen'in yokluğuna odaklanmak Miran'ın karamsar duygularından sıyrılmasına sebep oldu. Bir kere bile kendinden nefret etmemiş yaşadıklarını aklına getirip ölmeyi istememişti. Şu an tek nefreti ve öldürmek istediği kişi Alperen'di.

5. Gün

Miran, sabahın tüm neşesizliğiyle uyandığında göz ucuyla duvardaki saate bakınca saatin çoktan on olduğunu görüp yattığı yerde bedenini esnetti. Aylardır hiçbir amacı olmadan yaşadığından yataktan kalkmasını gerektirecek bir zorunluluğu da yoktu ama sıkışan mesanesi onunla aynı fikirde değildi. Oflayarak yataktan kalkıp tuvalette işlerini hallettikten sonra boş evde sarsak adımlarıyla mutfağın yolunu tuttu. Daha girer girmez yangından dolayı perdesiz kalan pencere gözüne çarpınca Alperen'i hatırladı.

"Köpek soyu!"

Adama kızdığından su da içmeyip doğruca salona geçti. Çıt çıkmıyordu evde. Çoğu zaman bu sessiz ev zihnindeki yıkımlardan dolayı onu rahatsız eder, düşüncelere gömülüp kendini daha da dibe çekmemek için evde gürültü olsun diye televizyonu açardı. Şimdi canı onu da yapmak istemiyordu çünkü artık zihnini kuşatan adam her kötü sesi bastırıyordu.

Merak ediyordu. Kediler yapısı gereği meraklı hayvanlardı. Nerede kiminle ne yapıyor kendisini unutmuş muydu diye sorular dönüp duruyordu o masum zihninde. Oturduğu yer ona dar gelip ayaklandı. Amaçsızca salonun ortasında bir o yana bir bu yana gidip dururken ne yaparım da Alperen'in ilgisini geri kazanırım diye düşündü fakat hemen vazgeçti.

"Siktirsin oradan! Gittiyse gitti Miran salak salak işlere kalkışma!" dese de kendine laf geçiremeyip ufak bir saç baş yolma kriziyle odasına gitti. Komidininin çekmecesinde Alperen'den çorladığını sandığı ametist tespihin yanında duran kağıdı eline aldığı gibi salona geri döndü.

Yapacağı şeyden emin değildi ama yapmayı da çok istediğinden ev telefonunu eline alıp numarayı tuşlarken vazgeçip telefonu kapadı.

"Ya offf! Arasam ne diyeceğim ki?!"

Aynı kararsızlığı birkaç kere daha tekrar edip telefonu kırma noktasına gelince bir durup derin nefes aldı. Heyecandan ve gerginlikten midesine kramp girince eliyle karnını sıktığının bile farkında değildi. Neyse ki bu sefer diğer beş vazgeçişi gibi olmamış numarayı tam çevirip ahizeyi kulağına dayadı. Daha ilk çalışta pişman olup kapamak istese de artık iş işten geçmişti. Ne diyeceğine dair bir fikri yokken telefon üçüncü çalışta açıldığında Alperen'in "Efendim?" deyişiyle Miran'ın nefesi kesildi.

KARA OĞLAN [BXB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin