Gözlerini araladığında ilk birkaç dakika nerede olduğunu anlamaya çalıştı Miran. Başı çatlayacak kadar ağarırken odaya vuran güneş ışığı daha da beter hale getiriyordu. En son meyhanedeyken nasıl eve geldiğini hiç hatırlamıyordu. Başını öne eğip baktığında hala dünkü kıyafetleri üzerindeyken kendini bok gibi hissetti. Bütün gece hareket etmeden sırt üstü yattığından her yeri tutulmuş gibiydi. Kendini iyice esnetip başının altındaki yastığı havalandırmak için birkaç kere yumruklayıp bu sefer de yüz üstü yattı ama yine rahat edemedi. En uygun pozisyonu bulmak için kıvranırken bir ara elini yastığın altına doğru soktuğunda parmaklarına değen şeyi fark etti.
"Bu nasıl..."
Hemen yatağın içinde oturup avucundaki ametist taşlardan oluşan, gümüş başlığında zincirlerin ucunda M harfi sallanan tespihe bön bön bakıyordu.
Anlayamıyordu Miran. Düşündüğü şey nasıl mümkün olabilirdi ki? Avucundaki tespihi dün gece Alperen'in parmaklarının arasında döndürürken, rakısını her içişinde bileğine bileklik gibi takışını görmüştü. Şimdi nasıl olur da kendi yastığının altındaydı bu tespih.
"Lan yoksa ben mi..."
Gece ne kadar sarhoş olduğunu o halde neler yaptığını hiç hatırlamıyorken tespihi de belki Alperen görmeden bir şekilde almışımdır diye düşündü.
"Salak Miran, salak! Bir bıyıklının tesbihini çorlamadığın kalmıştı onu da yaptın! Of ya offf!" diye kendini yastıkla boğmaya çalıştı.
Bedenini yatağa bırakıp tespihli elini havaya kaldırdı. Esmer parmaklarının arasındaki mor taşların odanın içine vuran güneşle beraber parlayışını izledi.
Çok güzeldi.
Dün gece de çok defa gözüne takılmıştı bu tespih. Hiç bu tarz aksesuarlara merakı yoktu hatta ona çok kıroca geliyordu ama Alperen de hiç kötü durmuyordu. Tespihin başından sallanan M harfini parmaklarının arasında okşarken gülümsediğinin bile farkında değildi. Kendi isminin baş harfi olduğundan emindi. Hoşuna gitti.
"Aptal kurt."
Alperen'in ona tuvalette açılması aklına gelince inceden içinde bir telaş oluştu. Dün gece ona ne kadar olmayacağını söylese de kabul ettirememişti. Alperen ne kadar hayır cevabını kabul etmese de Miran kararından emindi. Olamazlardı. Alperen'in dediği gibi kolay değildi geçmişi onarmak. Hele de hala o geçmişle yaşıyorken...Az önce tespihe bakıp gülümserken şimdi suratı asılmıştı.
Odanın kapısının tıklatılmasıyla tespihi hemen yastığının altına saklayıp içeriye giren abisine baktı.
"Abim, kalkmışsın"
"Keşke hiç kalkmasaydım, başım çatlıyor."
Ferzan, elindeki ilaçla suyu oğlanın baş ucundaki komidinin üzerine bırakıp yanına oturdu. Eliyle kardeşinin dağılan saçlarını daha da dağıtıp kolunu omzuna atıp sıkıca sarıldı.
" Olacak o kadar. Kaç kadeh içtin sayamadım."
"Sen nasıl böyle iyisin bir de bana bak kamyon çarpmış gibiyim"
"Ben de fenaydım ama ayılttılar sağ olsun."
"Anlamadım?"
"Ayıldık işte oğlum. Sen benimle bir misin eşek. Hadi kalk duşunu al leş gibi kokuyorsun sonra da yemek yeriz."
Miran, gömleğinin yakasını burnuna yaklaştırıp koklayınca yüzünü buruşturması bir oldu.
"Dün geceyi hatırlamıyorum, eve nasıl geldik?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA OĞLAN [BXB]
Teen FictionÖlümü tek kurtuluşu sanan kara oğlan ile mahalle abisinin imkansız hikayesi... +18