1.

7.8K 279 257
                                    

Ayağına nereden baksan bir iki numara büyük gelen tuvalet terliğinden hallice kahverengi plastik terlikten parmakları öne doğru kaymış, aceleci adımlarıyla koridorda yürürken ses çıkarmamaya çalışıyordu. Üzerine pijama niyetine giydiği yeşil içlik adının hakkını vermeyecek kadar ince olduğu yetmezken bir de belinden dizlerine kadar ıslak olduğundan koridorun soğukluğu bacaklarını bıçak gibi kesiyordu. Elindeki temiz yeşil donu ve pijama altını iki eliyle göğsüne bastırmış tir tir titrerken korkulu gözleriyle etrafına bakınarak adımlarını daha da hızlandırdı. Bu halde birine yakalanacak olmanın utancı onu daha da titretiyordu.

İçindeki telaşla tuvaletlerin oradaki köşeyi dönüp tam içeriye girecekti ki yüzünü çarptığı sert, etten duvarla geriye doğru sendelemiş elindekiler de yeri boylamıştı. Daha ne olduğunu anlayamadan acıyla burnunu tutarken kahvenin en koyu tonu olan gözlerini araladığında ilk gördüğü siyah sivri burun deri kunduralardı. Saliseler içinde kalbindeki dehşet korku burnundaki acıyı ona unuttururken nefesi kesilir gibi olmuştu korkan oğlanın. Gözlerini o iğrenç kunduralardan ayıramazken başını birazcık olsun yukarıya kaldırmaya cesareti yoktu. Zaten nasıl olsundu ki...

Ondan korkmak için artık ona bakmasına bile gerek yoktu esmer oğlanın. Her gün yüzüne sürdüğü o ağır tütün kolonyasının kokusu ya da karşısında durduğunda cüssesinin heybetinden üzerine düşen gölgesi bile onu, ruhunun katilini tanımasına yeterdi. Kötü sözleri, aşağılamaları, şiddeti ve dokunuşlarıyla katlediyordu körpe bedeni tıpkı ruhunu katlettiği gibi.

Az öncekinden bile daha fazla titreyen bedeni başına gelecekleri çoktan anlamış gibi çocuğu kontrolünün dışında bir adım geriletirken bu hareketi bile karşısındaki sadist varlığa zevk veriyordu. Yaş akan gözlerini sımsıkı yumduğunda oğlanın tek istediği o an oracıkta ölmekti. Son bir yıldır her gece yaptığı gibi bir kere daha artık inanmaktan vazgeçtiği Allah'ına sessizce yalvardı.

"Al canımı rabbim!"

Zaten ne zaman sesini çıkartabilmişti ki?

İğrendiği eller kömür karası saçlarından yakalayıp başını sertçe geriye yatırdığında oğlanın boğazından acıyla karışık sessiz bir inleme dökülüverdi. Birazdan yaşayacağı acının yanında kopan birkaç tel saçın acısı neydi ki... Pis kokan nefesi yüzüne yaklaşıp tenine çarparken sımsıkı yumduğu gözlerini mümkünmüş gibi daha da sıktığında midesinin bulantısı çoktan boğazına ekşi suyu göndermişti bile.

"Sidikliii!"

Kısık sesi bile karanlık koridorda korku yayıyordu. Saçlarını kopartmak ister gibi tuttuğu oğlanı yüzündeki iğrentiyle karışık sırıtışıyla baştan aşağıya süzdü. Ona karşı gram sevgi ya da merhamet beslemiyordu. Daha oğlanı gördüğü ilk saniyede kafasında katlinin emrini vermişti. Onun o hayat dolu gülüşünü, yaşının verdiği enerjisini, ele avuca sığmaz hallerini, yaşam akan o kara gözlerini yok etmeye yemin etmişti.

Yaptı da...

Bir eli hala kara saçlardayken diğeriyle yüzüne çok da sert olmayan bir tokat attı.

"Yine çocuk gibi yatağa mı işedin lan? "

Cevap alamadı zaten veremeyeceğini de biliyordu. Tekrar bir tokat daha attıktan sonra çenesini sıkarak yüzünü iyice oğlanın yüzüne yaklaştırıp kokusunu içine çekti. Nefret ediyordu bu güzel kokudan.

"Ne yapayım şimdi sana ben? Keseyim mi o işe yaramaz çükünü?! "

Çenesini var gücüyle sıkarken oğlanın bacağına sertçe bir tekme atınca boğazından acıyla karışık bir çığlık koptu. Kapalı gözlerinden bile yaşlar süzülüyordu.

KARA OĞLAN [BXB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin