13

148 9 1
                                    

13 Temmuz Pazartesi

22:47
yatağımda kıpırdanıp tuttuğum nefesimi vermeye başlıyorum. üyesi olduğum tüm ortamlardan dışlanmış bulunmaktayım. -zaten iki taneler- yapacak bir şeyim yok. yanaklarımdaki nefes bitiyor, bir anlık boşluğa düşüyorum ve tekrar nefes almaya başlıyorum.

22:48
hastayım. şey olan değil... regl değil işte. muazzam olay faranjit geri döndü & güldüğümde karnımı hissedebiliyorum. reflü all the way.

ve evet, gülüyorum.

22:49
bir sürü mesaj gelmiş gibi davranarak sosyal medya hesaplarımı kontrol edeceğim. bekleyin.

00:54
bir şeyler yaptım, bir kavga ettim, biraz mutlu oldum, konuştum ve buradayım. üzüntü moduna geçmem gerekiyor.

00:55
son zamanlarda çok fazla şarkı dinlemeye başladım, balkonu yıkarken, bulaşık makinesini boşaltırken, gece yatarken, dışarı çıkınca, markette, alışverişte, sadece otururken. durduk yere kulaklıklarımı takıyorum, ve de neredeysem tamamen yalnızmış gibi davranıyorum. bu nasıl oldu?

00:56
arkadaşlarımdan biri arkadaşlarımdan birinden şarkı tavsiye etmesini istedi, ben de onları çekemeyip şarkı tavsiyesi isteyen arkadaşımdan diğer arkadaşımın ona attığı şarkı isimlerini istedim. ve aldım da. muhtemelen isteğimin arkasındaki niyetin bu olduğunun farkında değildir.

sonra ona şarkı öneren arkadaşımdan diğer şarkıları attığını bilmiyormuşum gibi şarkı önermesini istedim. ona attığı şarkıların aynısını bana da atışını izledim. ama ona birini indir demişti, bana demedi. neden demedi? sevmeyeceğimi düşünmüştür. önemli değildir. benden nefret etmiyor. sakinleş.

00:58
saate bakmak için klavyeyi aşağı kaydırdığımda internetimin kesildiğini görüyorum, muhtemelen modemi kapatmışlardır diye düşünüp umursamıyorum. ama elim ağrıyor, onu dinlendirirken wi-fi aratmaya gidiyorum.

01:04
yazdığı mesaja bakıyorum, düşünceler beynime doluşuyor. ona güvensem de mantığım kimseye güvenmiyor, ama ondan bir şey saklamama gerek yok. düşündüklerimi yazıyorum. cümlelerim biraz sinirli. uygulamadan hemen çıkıyorum, zaten bana ne diyeceğini biliyorum.

internete bağlanıyor. şarja takıyorum. bağlantı kesiliyor. çıkarıyorum. bağlanıyor. iç geçirip şarja takıyorum. yüzde elli iki.

01:04 hala.
ben bu yazıyı okuyor olsam, "acaba saatleri yazarken yalan söylüyor mu?" diye düşünürdüm. peki ya o sırada oturduğunu, kalktığını yazıyor; onları yaparken mi yazıyor? saate sürekli nasıl bakıyor? ekranı mı kilitliyor, klavyeyi mi oynatıyor?

acaba bunu düşünen var mıdır? dünyadaki tek paranoyak benmişim gibi hissediyorum. paranoyak değilim. paranoyak değilim. paranoyaklık yapmıyorum, detayları düşünmüyorum. yapar mıyım hiç?

01:08
annem odama geliyor. telefonu şortun beline sakla. düzgün nefesler al. kalp atışlarım hızlanıyor. kalbim karnımın sağ tarafında atmaya başlıyor. gözlerimi kıpırdatmıyorum. dolabımda bir şeyleri tıkırdatıp kapağını kapatıyor ve gidiyor.

özgürüm. her an her şey olabilir.

01:09
annemin odama aniden gelmesi tüm yazacaklarımı unutturmaya yetiyor.
ekrana boş boş bakıyorum.

01:13
geçen gün, gününü hatırlamıyorum, muazzam bir haber aldım. planım kimseye söylememekti, ama en yakın üç arkadaşıma söyledim. istediğim tepkiyi aldım. minnettarım.

birinden saklıyorum. sakladığım için pişman değilim, ama aynı olayı başkası yaşadığında benden saklamıştı ve ben öğrendiğimde idrak edememiş, kabullenememiş ve garipsemiştim.

eninde sonunda öğrenecek. idrak edeceğine eminim, umrunda olmaması için de elimden geleni yaparım zamanı geldiğinde.

ya da öğrenmesine gerek kalmayacak, çünkü olay gerçekleşmeyecek ve benim tüm hayallerim yok olacak.

01:18
yüz üstü yatıyorum. dizi izlemeye karar veriyorum, ama izlemeyeceğimi içten içe biliyorum. bir şeyler, bir şeyler daha yaparken vakit uçup gidiyor ve ardında yapacak hiçbir şey bırakmıyor.

13:14
burada yazanların hepsini sildim, çünkü buranın amacından sapıyordu. sildim ben de. bir de queen bana "ya biz eski sevgili mi olsak?" dedi ve benimle yaklaşık yüz dakika dalga geçtik, random atmamak için zor duruyorum şu an.

13:15
başka bir arkadaşım olsaydı, kesinlikle bana kurduğu o cümleyi önce ona yutturur sonra kustururdum ama onunlayken, her şeyle dalga geçmek sorun olmuyor. her zorluğu, üzüntümüzü; önce ele alıyoruz, neden böyle diyoruz, sonuca bağlayacakken birimiz dalga geçiyor ve bum! onu devam ettirip dakikalarca gülüyoruz.
teşekkürler queen, dünyanın en garip arkadaşlığı için.

13:17
adımın içeriden seslenildiğini duyuyorum. bir bölmediğiniz bu kalmıştı. geleceğim.

19 Temmuz Pazartesi
19 TEMMUZ PAZAR**
01:26
gelmemişim.

01:27
az önce telefonu kapattım. tekrar arayabilir diye uçak moduna girmiyorum.

onu seviyorum.

01:28
böyle uzun telefon konuşmaları yapmayı özlemişim. arada arkadaşlarımın araması çok hoşuma gidiyor. en saçma nedenlerden de olsa.

01:29
en uzun telefon konuşmam, 4 saat skype+iki saat normal+üç saat facetime ve bir üç-dört saat daha viber'dan diğerini kapatmadan öbüründen arayaraktan oluşuyor ve 12 saati geçiyor. pişman mıyım? hayır.

o konuşmadan sonra kulaklığımın bozulduğunu hatırlıyorum. o gün bugündür -tüm gün sadece hoparlörü bulunduran sağı taktığım için- sol tarafı normal çalışırken sağ tarafından fısıltı gibi gelir ses. fısıltı. gülüyorum. telefonla konuşurken daima fısıldarım. eğer fısıldamamı bilmiyorsanız arkadaş değilizdir.

01:32
diğer konuşmalarıma göre uzun olmasa da bu konuşma -38 dakika- son zamanlarda yaptığım en uzun telefon konuşması. saçma değildi çok şükür, konuşmamız gereken her şeyi konuştuk. bana kalsa epey daha konuşurdum tabi... kendi yaşıtlarımı görmeyeli kaç gün oldu?

01:34
karşı duvardaki koltukta ablam brba izliyor. kafamı hızlıca sallayıp arkamdaki tokanın düşmesini sağlıyorum ve bileğime geçiriyorum. saçım rahatlıyor. hava güzel, cırcır böcekleri ötüyor.

01:35
hayat kısa. bunun 1 dakikasını cırcır böceklerinin sesine bahşetmek istiyorum. yirmi saniyem kaynadı bile.

01:36
yatışımı değiştirip duvara dönüyorum. ayağımda duvardaki tırtıkları hissediyorum, bizim ev alçı olduğu için bunlardan yok. bacağımı duvara sürtüyorum.

insan daima kendine olmayanı sever. sıçamasa boku sever yani.

01:37
uykum geliyor. gözlerimin kenarı şey oluyor... acaba herkese oluyor mudur bu? gözlerinin acıması olarak tabir ediliyor herhalde.

01:39
az önce yazdığım yazı aniden ortadan kayboldu. ne olursa olsun, bir anda gidince çok sinirlenirim. gören haber verebilir mi? göz deviriyorum.

01:40
şunu yazmıştım.

dışarıdan tıkırtılar geliyor. -bunu yazdığım anda tekrar geldi- anneannemlerin -artık anane yazabilir miyiz tdk?- karşı komşusu evde yok, dedem balkonda değil içeride uyuyor. demek ki sesler bizden değil. biraz daha vaktim var.

01:41
saat tam olarak 40'tan 41'e geçerken bu şeytan saçması yazıya son verip gerçek 19 temmuz'a gid- gidemiyorum. yarım bıraktığım 14'ü tamamlayacağım şimdi de. onu nerede bırakmıştım acaba?

EskizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin