17 Temmuz Cuma
13:58
yattığım yataktan kalkıyorum. koşarak içeri gidiyorum.14:00
eskiz'i yazdığım defterle beraber koşarak geri dönüyorum, bu sefer yatağın duvar kenarına oturuyorum. yazmaya başlıyorum."13:59
koşarak içeri giriyorum. kalem berbat."14:02
yanıma aldığım kalem yazmıyor, onu kalemtraştan geçirmem gerektiğini biliyordum, ama çantama attım. acelem de yoktu. nedenini düşünüyorum, aklıma gelmiyor.14:03
koşarak içeri girip geri döndüm, çünkü bir anda yatağa yatıp boşluğa bakmaya başladım ve gözlerimin yaşaracağını, benim kendimi engelleyeceğimi, sonraki üç gün boyunca surat asacağımı biliyorum. bunu kısa yoldan kesmem gerek. buraya yazıp içimden atmak. atmak. geri almamak.14:04
iç geçirip sanki bir işe yarıyormuş gibi sakızımı daha sert çiğniyorum. önümdeki askılara sinirle bakıyorum, neden oraya asılı oldukları ve gömlekli askının ceketli askıdan neden daha yukarda olduğu hakkında düşünmeye başlıyorum.dur. yeter. düşünülmesi gereken bir şey değil. nedeni yok. dur artık.
beynim sesime aldırış etmiyor, düşünmeye devam ediyor. bunun bir tür hastalığa dönüşmesinden ve delirmekten korkuyorum.
14:07
gözlerimi kapatıp kokuyu içime çekiyorum. mcdonalds'taki çocuk menüleri gibi kokuyor. bulunduğum yerde mcdonalds yok. neden bu kokuyu alıyorum? koku geçmiyor.14:08
anneannemlerdeyim. \\çanakkale//
çan'dayız, adını söylediğimde bana asla o müzik aleti/zil benzeri şeyini aklına getirmeyen şey. insanların nasıl öyle düşündüğünü anlayamıyorum. çan burası. çan? bilmez misiniz?koku geçmiyor.
14:09
yanımdaki deftere bakıyorum. dünyada en çok sevdiğim, sevebileceğim, seveceğim insan tarafından verildi bana. 2014, temmuz civarı, -21'i olabilir-. kapağında bir yarasa var. vücut yapısını inceliyorum, bu muazzam hayvana tekrar hayran oluyorum. aklıma batman takıntım geliyor. bir sürü arkadaşım var, whatsapp gruplarına batman resimleri atılıp "bak seninki!" dendiği anlar doluşuyor aklıma.hoş, bana onları diyenlerle de arkadaş değiliz artık.
kokuyu yoğun bir şekilde duymaya devam ediyorum. çanakkale'den -en yakın mcdonalds'tan- kilometrelerce uzaktayız.
14:12
içeri sesleniyorum. "ne kokuyor?" diye. cevap vermiyorlar. tekrarlıyorum. "bir şey kokmuyor, sus artık" cevabını alıyorum.bir şey kokmuyormuş. susuyorum.
14:13
midemden garip bir ses geliyor. aç değilim, ama sabah 9'da yedim. tok da değilim. göz deviriyorum, midem bulanmaya aynı zamanda başlıyor.14:14
biri beni düşünüyor, derdim ama inanmıyorum öyle şeylere. inanan maldır, saat ve düşünceyi nasıl bağladın sen birbirine? bu konu hakkında saatlerce konuşabilirim. mantıksız.14:15
babamlar eve geliyor. telefonu paldır küldür kaldırıyorum. geleceğim.19 Temmuz Pazartesi
19 TEMMUZ PAZAR**
01:47
az önce yazdığım yazıya da pazartesi yazmışım. bugün pazartesi değil. göz deviriyorum. düzeltmem gerek. birazdan düzeltirim.01:48
eskiz'den yazım hatalarını silmiyorum. bir şeyi düzeltmem gerektiğinde iki defa yazmayı tercih ediyorum/edeceğim.eski sevgililerim hakkındaki yazıyı neden sildiğime gelirsek, eskiz'in ani duygu patlamalarımı anlatmam gereken yer olmadığını biliyordum, hatırlamam gerekti. bunun daha mantıklı bir açıklaması vardı, ama canımın istediğini yaparım işte, benim eskiz'im değil mi bu?
01:49
cuma günü akşam dışarı çıktıktan sonra cumartesi de çanakkale'ye \\ilçeden ile gibi yani, ama çan hiç de ilçe gibi bir yer değil// gittik. capimi babam nike'ta unutmuş. en sevdiğim capim gitti. üzülmüyorum. ama üzüldüm. ama buna üzülmeye ayıracak vaktim yok. babamı suçluyorum. sorumsuz. denemek için kafamdan aldığın şeyi nasıl rafta bırakırsın?01:51
baştaki bölümlerin satır aralarının bozulduğunu gördüm cuma gece okurken. evet, canım sıkıldığında eskiz'i baştan kendim okudum. ilkti, ama son olmayacak.01:52
ve de beğendim. kim yazıyorsa güzel yazıyormuş.01:53
aldığım güzel haber diye bahsettiğim haber ve söylemediğim kişiyi hatırlamanız gereken kısım.söyledim.
tepkisi beni üzmedi, o anlamda değil yani. ama o an yapmaktan vazgeçip, kalmak istedim. hiçbir şey kesin değil gerçi.
söyledim, yani üç kere ima ettim ve beni "bana nasıl söylemezsin?" diye suçladığında "söyledim, sen anlamadın" demek için malzeme yarattım. dördüncüde söyledim. pişman değilim, ona insanların benden bir şeyler sakladığını anlatırken ondan bunu saklamak hoşuma gitmiyordu zaten. ima ederken de biraz üzüldüm, neler olacağını tamamen biliyordum, gözümün önünde canlandı tüm yerler ve hareketler.
ben de söyledim.
01:56
tekrar kusmaya başladım. avmde iki ve evde bir defa kustum, kendi evimize döndüğümüzde daha fazla kusmaya çalışacağım.01:57
buranın hafızama çok yararlı olduğunu farkettim, ps'ı nasıl kurduğumu ve yaşadıklarımı okurken çok eğlendim. alakasızdı, ama bunu da söylemek istedim. seneye bu sayfaları, hangi durumda olacağımı bilmiyorum ama, okumayı merakla bekliyorum. umarım her şey düzelmiş olur. muhtemelen öyle olur ya.01:58
buraya kendim için notlar düşeceğim. tarihler ve anılar için.9 temmuz, iki ay aradan sonra iki sigara içtin.
18 temmuz cumartesi, paket bitirdin. tebrikler, halbuki parliament sevmezdin. e ne yapayım, tek seçenek oydu. aman, bir dahakine kendim alırım artık.
19 temmuz pazar, bunları buraya yazıyorsun.
02:01
saatler 02:02 olduğunda ve bazılarınıza göre birileri beni düşündüğünde uygulamayı kapatıyor olacağım. mutluyum, mesudum. bu sefer sıçıp batırmak istemiyorum.iyi geceler. hala parliament sevmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eskiz
Non-Fictionbir kız vardı. üzgündü. asansördeydi. adımını yavaşça dışarı atıp başını kaldırdığında dışarıda yağmurun hafif hafif serpiştirdiğini gördü ve içinden bir küfür savurdu, çünkü üzerindeki tişört çok inceydi. kız ölmeliydi.