27 Haziran Cumartesi
00:13
ilk göz yaşım düştü.00:14
ikincinin düşmeyeceğine bu kadar eminken, 73 saniyelik beklemenin sonucunda o da geldi.00:20
ağlıyorum. ses çıkarmadan, elimdeki telefonu bir faydası varmışçasına sıkarak ağlıyorum. nedenini soranlara hiçbir beklenen cevabı veremem, her şey için ağlıyorum.00:21
istediğim okula gidemediğim için. beni bırakan "o" için. beni sevmeyen arkadaşlarım için. artık arkadaşım olmayanlar için. verdiğim yanlış kararlar için. arkadaşlarım varken yapabileceğim ama yapmadığım onca şey için. zamanımı boşa harcadığım için.00:22
dişlerimi sıkmaktan canım acıyor. odamda göz gezdiriyorum, ayağa kalkıyorum. parkedeki iki adımdan sonra ayaklarım halıma değdiği anda yere düşüyorum.diz çöküyorum, yukarı bakıyorum. karanlık. tıpkı hayatım gibi. bıkıyorum, daralıyorum. ama ağlamamın devam etmesi için kendimi zorluyorum. çünkü ilk defa bir şeyi düzgün yapıyorum, artık güçlü olmak istemiyorum. keşke yanımda biri olsaydı, diyorum. keşke biri bana doğru cümleleri söyleseydi ve her şeyin mantığını kavrasaydım, ama penceresinden dahi en ufak ışık sızmayan odamda yapayalnızım.
00:25
rehberimi karıştırıyorum. hayır, bununla küstük. olmaz; ya, offf, diyip duracak ve bir faydası olmayacak. hayır, zırlamamı dinlemek isteyeceğini sanmıyorum. hayır, fazla garip olur. ona ağladığımı belli edemem. hayır... hayır, hayır, hayır.telefonu yere çarpıyorum. yanımda olacak kimse yok, herkesin yanımda olmaması için bir bahane yaratıyorum. belki öyle bile değil, ama bana kimsenin yardım etmesini istemiyorum.
uçak modundan çıkıyorum. belki de bir arkadaşım beni arayacaktır.
00:27
kimse aramıyor. yatağıma geri dönüp yastığımı ıslatmaya devam ediyorum. neden ağladığımı bilmiyorum, söylenenin aksine rahatlatıcı falan değil bu. başım ağrıyor, gözlerim yapış yapış oluyor. nefesim düzelmiyor, midemde garip bir şeylerin olduğunu hissedebiliyorum. tekrar reflümü tetiklemek istemiyorum, o yüzden kendimi durduruyorum. yeterli.00:30
yan odadan kardeşimin uyumak istemediği için ağlayışları ve annemin uyuması için onunla konuşmaları geliyor. birinin de benimle konuşmasını istiyorum, biri de beni düzeltsin. biri yardım etsin. resmen boşluğa sesleniyorum. dur artık. sen bu değilsin.00:32
acaba yanımda biri olsaydı nasıl olurdu, diye düşünüyorum. son altı aydır kimseye sarılmadım. bana sarılması gereken -evet gereken- insanlar olduğunda ayakta dikildim sadece ve bitene kadar bekledim. motorumun arkasına biri bindiğinde ve bana dokunması gerektiği zamanlar hariç, omzuma bile dokundurtmadım.ben ne zaman böyle bir yaratığa dönüştüm?
eski en iyi arkadaşım, bir keresinde onunla beraber uyuduğumuzda gece kalkıp ona sarıldığımı, başımı karnına koyup biraz beklediğimi ve tekrar uyuduğumu söylemişti. doğru söylediğini düşünüyordum, tabii yalan da olabilir ama böyle bir yalan söyleyeceğini düşünmüyorum. yapmış olma ihtimalim yüksek, bazenleri de geceleri uyanıp birine mesaj atıp tekrar uyuyabiliyorum. yapmışımdır.
hayatımın son altı ayından sonra çıkardığım ders ve size vereceğim tavsiye: arkadaşlarınıza, yeni tanıştıklarınıza, ailenize ve sevdiklerinize sarılın, koluna hafifçe dokunun, desteklemek için omzunu sıkın. insanların dokunulmaya ihtiyacı var, dokunulmaya ve hissetmeye.
ama ben kendimi bundan mahrum bırakmaya devam edeceğim. çünkü düşüncesi bile omzumdaki tüm kasların kasılmasına ve beynimde bir korkunun oluşması için yeterli oluyor.
00:37
rehberi tekrar açıyorum. birini aramak kendimi acındırmak gibi olacak gibime geliyor. kimseyi arayamıyorum. beni düzelteceğine inandığım birinin ismine basıyorum, sonra hemen kapatıyorum ve uçak moduna giriyorum. olmaz. şimdi olmaz.00:38
düşün. başka şeyler düşün. eh, oturmaya mı geldik? oynayın ulan.
aklıma ilk düşünce şey geldi, reads sayısı 104 olmuş, tşkler bu saçma günlüğe katlanan herkese. buna rağmen bir tane bile yorum almamaktaki istikrarını sürdürüyor. bence bu da bir başarı.00:39
daha saçma bir düşünce olamazdı. ağlamam duruyor, ama ağzımdan bir kelime çıktığı anda sesimin çatlayacağını ve tekrar başlayacağımın habercisi olan yumrunun boğazımda beni beklediğini hissedebiliyorum.00:43
twittera girdim, bir şeyler yapıp çıktım. yaptıklarımın her kelimesini hissederek yazdım ve... neyse, başım ağrıyor. hiç ağrımadığı kadar. siz insanlar, salak mısınız? ağlamak rahatlatır derler bir de. baş ağrısından ölümüne nefret ederim, kusmaktan gözlerimin mora dönmesini yeğlerim. yavaşça yatağımdan kalkıyorum.00:48
ilk durağım tuvalet, aynadaki kendime tiksindirici bakışlar atmayı kesip arkadaşımın attığı sigara snaplerini açıyorum. canımı çektirtmek için atıyor biri, diğeri halka çıkarttığı göstermek için.
amacına ulaşıyor, gerçekten canım istiyor ve o anda havaya sahte bir nefes verdiğimi farkediyorum. yabancı dizilerde olduğu gibi kaşlarımı çatıp kahretsin, diyorum ve aynanın önünden çekiliyorum.en son çok üzüldüğümde ve böyle sahte nefeslerim başladığında gidip paket almıştım, tekrar yapmaktan korkuyorum. param var çünkü. paramın yok olması lazım.
ama bir walter white falan değilim, o yüzden yakmayı değil, harcamayı seçiyorum. yarın bir yolunu bulup bu parayı harcamam lazım.
ve de bir çakmak lazım. sonuncusunu paketle beraber konteynıra atmıştım.
00:51
banyodan çıkıp mutfağa yöneliyorum, hap içeceğim. gerçi evdeki parolleri dün bitirdim, ve başka ağrı kesici hapı bilmiyorum. neyse, sonuçta hap haptır.00:57
üstteki yazıya bir baktım da, sanki intihar ediyormuşum gibi... etmem intihar, ıyk. cezasını çekemem hiç. parol yoktu evde, ben de vermidon, vernom.. öyle bir şey içtim. prospektüsünü okudum tabii ki, günde sekiz taneden fazla alınmamalıdır yazıyordu. ben yedi tane aldım. bir şey olmayacak yani.
iki de aspirin içtim, aspirinin ne işe yaradığını hiçbir zaman anlamamışımdır ama baş ağrımı geçirse iyi olur. dün altı yedi tane parol içince geçmişti baş ağrım, bunlar da işe yarar herhalde.00:59
bir tane de bana eskiden verilen... bakın burası komik, doktorumun bana verdiği bu ilaç eskiden uyuşturucu için nöbet geçiren uyuşturucu bağımlılarına veriliyormuş. bir tür sakinleştirici. ben sinirli biri de değilim ki, neden verdi anlamış değilim. ve de adamla sadece iki defa görüştük.
işte o ilaçtan buldum, ondan içtim bir tane de. herkesi kafamdan tek tek geçirip sinirlenecek bir şey buluyor şu an beynim, onu durdurması gerek. birini, birilerini kaybetmek istemiyorum.01:02
ağladığımı unutuyorum. ne? ben mi ağladım? peh.
başımın ağrısı hala geçmiyor, gözlerimin altındaki morluk biraz yayılmış. değişik bir göz makyajı gibi duruyor, bırakın dursun.
her nefes aldığımda karnım şişiyor, şekli biraz bozuk gibi duruyor. karnım da ağrımaya başladı, haplar etkisini gösteriyordur herhalde.01:05
biraz daha etrafta takılıp eğer bana yazan olursa cevap vereceğim ve uyuyacağım. teşekkür ederim eskiz, ve de bunu bu satıra kadar okuma sabrını gösteren insan. iyi geceler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eskiz
Non-Fictionbir kız vardı. üzgündü. asansördeydi. adımını yavaşça dışarı atıp başını kaldırdığında dışarıda yağmurun hafif hafif serpiştirdiğini gördü ve içinden bir küfür savurdu, çünkü üzerindeki tişört çok inceydi. kız ölmeliydi.