7

240 20 1
                                    

24 Haziran Çarşamba

23:57
geldim yine. buraya yazmayı sevmeye başladım. gerçi ilk yazmaya başladığımda daha çok seviyordum. şimdiyse daha az. yani sevmeye başlamış olmuyorum. az önce yalan söylemişim demek ki.


23:58
aslında yaptığım yalan söylemeye ya da kandırmaya girmiyor, sadece yanlış cümle kurmuşum, kendimi ifade ederken yanlış bir yol kullanmışım, ya da ilk cümle olduğu için aniden yazmışım, yani tekniken bu doğal bir şey. ama bana göre bir yalandı. kendinizle alakalı bir şeyi yanlış ifade ederseniz, veyahut yapmayacağım dediğiniz şeyi yaparsanız, (fikriniz değişmiş olabilir, ortam, şartlar değişmiş olabilir, başınıza güzel/kötü bir şey gelmiş olabilir) bu yalana girer.

kime göre? tabii ki de bencillik ve paranoyaklıkta üstüne tanımayan bana göre.


00:01
öğrendiğim her yeni şeye yalan gözüyle bakmaya başlıyorum. iki hafta önce gitmiştin, neden geri geldin? e bu normal, fikri değişmiş olabilir, başına bir şey gelmiş olabilir, dünya değişken bir yer. her şey olmuş olabilir, neden yalan söyledi gözüyle bakıyorum ki?


00:03
bu olay kiminle gerçekleşirse gerçekleşsin, isterse ki dünyadaki en sevdiğim kişi olsun, olduğu anda "bana yalan söyledi." moduna giriyorum, sinirleniyorum, o kişiden soğuyorum, sessizleşiyorum, bakışlarım anormalleşiyor, dişlerimi gıcırdatmaya ve geceleri dişlerimi çok sıktığım için sabah ağrılarla uyanmaya başlıyorum.

sonra yalnız olduğumun farkına varıyorum, eski ben'in olmadığını, hayatımdan bir kişiyi daha çıkaracak yetkimin kalmadığını, canımın istediğiyle arkadaş olup canımın istediğini zerre umursamadığım devrin bittiğinin farkına varıyorum. yalnızlığımın, üzüntümün, başıma gelen saçma sapan şeylerin, tüm sene boyunca okulumdaki herkesin benden nefret edişinin ağırlığı çöküyor üstüme. üzülemiyorum bile artık, son birkaç ayda akla gelebilecek her şeye üzüldüm, ve kotam doldu.


00:10
kapı çaldı. babam ve ablam hastaneden dönmüş, ablam bugün bir iki defa kustuğu için. benim kusmaktan gözlerim morarmaya başladıktan iki ay sonra gitmiştik hastaneye. garip, ama umrumda değil.

buraya yazdığım birkaç cümleyi sildim. babasıyla arasında olan şeyleri herhangi birine anlatan kız, kendini acındırıyordur. şu ana kadar bir kişiye anlattım ben, sadece birine. o da...

beni dinleyen ilk kişiydi sanırım. bir şey anlatmaya başladığımda susmak bilmem; o da benim sözümü hiç kesmedi. her bir şey olduğunda, gece geç saatlerde, birbirimize anne babalarımızı, çocukluğumuzu, başımıza gelenleri... ve de yaptığımız kötü şeyleri anlattık. beni dinleyen, ve de başardıklarımla ve düşündüklerimle benimle gurur duyan ilk kişiydi.

hoş, onunla da arkadaş değiliz şuan. talihsiz olaylar, benim verdiğim talihsiz kararlar.

ama onu da sevdim. şuan onu sevmiyorum, ama ondan nefret de etmiyorum. sevmeme sebebim... yok herhalde. ama yaptığı bazı kötü şeyler aklıma geliyor, kimse anlayamayacak olsa da buraya onu sevdiğimi veya özlediğimi yazamıyorum. sonra diyorum, ben de hayatımda sayısız kötü şey yaptım, hayatlar mahvettim, ben kimim de onu suçluyorum?

ne kadar kendimi suçlasam da onun yaptığı benim lügatıma göre iğrenç olan şeyler baskın geliyor, onu özlemiyorum. sevdiğimi unutuyorum.

ama beni dinleyişlerini asla.


00:16
babam çağırıyor, ona bir içecek hazırlamamı söylüyor. ev yapımı churchill hazırlıyorum ona. evde zaten çok seçenek yok, kendime güvendiğim iki içecekten biri de bu. -diğeri türk kahvesi, babam çok sever ve nerede olursa olsun benimkinden başka kahveyi içmez, zorunda kalırsa da her yudumunda yüzü buruşur. çok güzel olduğunu söylüyor, ama ben daha önce hiç kendi kahvemi içmedim- . güzel bir bardağa koyuyorum, sodanın çıkardığı sinirli sesi dinliyorum, bardağı masanın kenarına bırakıyorum ve mutfağın ışığını kapatıp odama yürüyorum.
babamı görmek istemiyorum.


00:19
bir saat kadar önce, annemin telefonunu karıştırdım. mesajlarında bir arkadaşımın annesiyle mesajlarını buldum, ki bu arkadaşım benim "eski" en yakın arkadaşım ve oldukça tatsız olaylarla arkadaşlığımız sonlandı. annesiyle annemin mesajlarını gördüğümde anneme bağırdım, bana nasıl söylemezsin bunları diye. bir şey yok, diyip durdu. zira son birkaç aydır anneme anlatılabilecek her şeyimi anlatmıştım. tek yaptığı arkamdan saçma sapan işler çevirmek ve eski en iyi arkadaşlarımın annelerine onlardan nefret ettiğimi söylemek. düşük çeneli kadın.

herkes için hayat tavsiyesi: kendinizi bildiniz bileli annenizden nefret ediyorsanız ve ona güvenmiyorsanız, 15/16 yaşınızda ne yaşarsanız yaşayın onları tekrar hayatınıza almayın.

00:23
canım sıkılıyor. tekrar eskiye dönüp birileriyle mesajlaşarak sabahlamayı, uyandığımda sürüyle grup mesajını okurken yukardan gelen "online oldun takmıyorsun ha, defol git" mesajını görmeyi, anasayfamın arkadaşlarımla dolu olmasını... ne bileyim, insanlarla çevrili olmayı istiyorum tekrar. sürekli "buluşalım mı, ps oynayalım mı, size geleyim mi, bize gelsene" dedikten sonra reddedilmek yerine "gelemem ya, annem izin vermedi. ya da dur, tekrar izin almaya çalışayım, daha dün çıktım ama" diyen halime geri dönmek istiyorum.

ben olmak istiyorum. ben.


00:28
artık üzülmemeye, ve de arkadaş edinmeye karar verdim. aramı bozduğum ve onlardan nefret ettiğimi düşünmelerini sağladığım herkesle aramı düzeltmekle başlayacağım. bu... dönekliğe girer herhalde. onlarla küstüm ama şimdi de...

KİMİ KANDIRIYORUM BEN?

İNSANLAR, İNSANLARLA KÜSEBİLİR; SONRA DA BARIŞABİLİR. BUNU KALIN KAFAMA SOKMAM GEREK.

evet, öyle olması gerek. kendi değişmez mantığımı ve tabularımı yıkıp, eski ben olmak için yeni bir ben yaratmam gerekiyor. bu konuda biraz çalışma yapıp geri döneceğim.


00:38
iki kişiye mesaj attım. biri... neyse kim olduklarını yazmama gerek yok. benim hayatımdan çıkardıklarımla başlayacağım, sonra belki beni hayatından çıkaranlara geçerim. belki de geçmem, zaten sadece bir kişi (biz bi daha görüşmesek mi?) var.


00:40
mesajıma cevap geldi, evet, diye. hayırlı olsun dedim. mavi tik bile yapmadı. hayırsız, al hayır senin olsun zaten al ya al.


00:41
tekrar yazarım ben de. sorunu çözmek istiyorum, en iyi arkadaşı olmak değil. ama şuan çıkarcı pisliğin teki olduğumu ve etrafımda kimse kalmadığı için dönüp dolaşıp ona geldiğimi düşündüğünden, biraz zor olacak. ama bu doğru değil. kimse yoksa queen var, yani kimse kalmasa ona yazardım. bir tarafı kalkmasın yani, o son çare değil.

00:49
bulaşık makinesi bitirdiği söyleyen sesle bipliyor. ses çok sinir bozucu, o yüzden iç geçirip bulaşık makinesini susturmak için yavaşça yatağımdan kalkıyorum. sessizce mutfağa yürüyorum.


00:50
geri dönerken çamaşır makinesinin de ışığının yandığını görüyorum, o yüzden banyoya da uğrayıp onun da sonlandır düğmesine basıyorum. ailem tüm beyaz eşyaları gece gece bitirecek şekilde çalıştırmış.
mesaj geldi. time to stand up, yo.

01:09
saatin 00:00 ve 01:00 arasında muazzam bir şekilde çok daha hızlı geçtiği kanaatindeyim. çünkü ne zaman bunu 00 civarlarında yazmaya başlasam, mutlaka 01 oluyor. her neyse.

01:10
yazdığım her şeye, tekrar en iyi arkadaşım olmasını beklemediğim ve sadece gerçekten neler olduğunu öğrenmek istediğimi söylediğim mesajları gördü.

bir şey yazmadı.

01:11
tik maviye dönüştükten sonraki typing... yazısını gördüm. ancak hemen mavi olmasın diye saçma bir tribe girerek ekranı kilitledim, tekrar açtığımda offline olmuştu zaten. sonra da bir şey yazmadı, online oldu mu tekrar bakmadım, bildirimlerimi açtım ama.
bildirimlerimi açmak ha, yukarıdan siyah bir şerit geldiği anda telefonu fırlatacağımdan eminim. (telefonu aldığımdan beri, sahip olduğum sürenin %90'ında falan bildirimlerim kapalıydı ve arkadaşlarım için her zaman bir sinir krizine sebep olmuştur bu durum.) her neyse, ileri adım atmanın da çok bir halta yaramadığını öğrenmiş oldum. yeni yollar deneriz artık. ben hayal kırıklığımla beraber dizi izlemeye gidiyorum.

iyi geceler, bunu buraya kadar okuyan ve dertlerime ortak olan insan evladı.

EskizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin