21 Ağustos Cuma
bilinmeyen saat
google, güzel girizgah cümleleri
enterbilinmeyen saat
enter'a bastım, lakin işe yaramadı. internetim yok. başlayalım mı sadeliğimizle?bilinmeyen saat
odamdaki batman heykelinde tekrar göz gezdiriyorum. ilk aldığım zamanlarda bana göz kırptığını hayal ederdim. veya nefes aldığını. stormtrooper'ım için de geçerli bu. bünyesi dünyamızın atmosferine uyumlu değil. o yüzden kutusundan çıkarmıyorum. hiç çıkarmadım.hatırlayamıyorum. saatler oldu. hatırlayamıyorum. lanet yazıya nasıl başladığımı bir türlü hatırlayamıyorum.
bilinmeyen saat
bugün hayatımdaki bir sürü ilki gerçekleştirdim. yaz boyuncaki en güzel günüm değildi, ama bunu dediğimde oturup düşünüyorum; o zaman en güzel gün hangisiydi?
yoktu.ilk makyaj. ilk arkadaş ortamında havayı bozan kişi oluş. ilk türk kahvesi. ilk fal. ilk mayoyla havuza giriş. ilk vücudumdan utanmayış. ilk otobüste sessizlik. ilk oje çıkarma. her listeyi sonsuza dek uzatabilirim, ama bunu burada kesmeyi tercih ediyorum.
bilinmeyen saat
ilk makyaj
oturuyoruz. herkes telefonundaki uygulama turunu bitirdikten sonra başını kaldırıyor, masadakilerde göz gezdiriyor ve diğerlerinin de telefonlarıyla uğraştığını görüyor; böylece telefonuna geri dönüyor. benimse gelen bir bildirimim yok. sahip olduğum tek arkadaşlar zaten benimle o ahşap mutfak masasında oturuyor. storyleri izliyorum. sıkılıyorum. sıkılıyoruz. sonra bir ses duyuyorum, "bir şey yapalım." böylece kalkıp arkadaşımın odasına gidiyoruz.yataktayım. internetten sıkılınca yapılacak şeyler hakkında blog yazıları okuyorum. arkadaşım yanımda. omzuma çok yakın. ben yarı yatarken, omzuma yatmasını istiyorum. ama bana dokunulmasından ne kadar nefret ettiğimi en iyi bilen kişi o. böyle bir şey yapmayacak. yazılarda göz gezdirmeye devam ederken o da vine izliyor.
biri sandalyede. diğeri de yatağın ucunda oturuyor. bir şeyler konuşuyorlar. sonra bana hitap edildiğini hissediyorum. "bir şey yapalım." araştırdığımı söylüyorum ve arada listedeki maddeleri onlara da okuyorum. daha onlar gözden geçirmeden neden olmayacağını hesaplayıp eliyorum. yanımdaki arkadaşımın omzuma yatmasını istiyorum. yatmayacak.
biri konuşuyor. "makyaj yapalım." kimin evinde makyaj malzemesi olduğu ve onlara gideceğimiz konuşuluyor. ablamın vardır. arıyorum. açmıyor.
tabii ki de kimsenin evine gitmiyoruz.(salak mısınız? anlamında yazılan cümle. yazarken gülümsedim.)
makyajı üstüme alınmıyorum. daha önce hiç yapmadım. her nasılsa kendimi tekrar mutfak masasında ve arkadaşımı da tepemde beni izlerken buluyorum. bana makyaj yapacaklar. içimi bir korku kaplıyor; istemiyorum.
başlıyor. ne yaptıklarını bilmiyorum. konuşmaları dinlemiyorum. tek yaptığım gözlerimi kapalı tutmak. bir şeyler yapılıyor, arada küfürler ve siliniyor, ama yüzümdeki hareket devam ediyor.
"kimse makyaj yapılırken senden daha üzgün gözükemezdi herhalde."
arkadaşımın sesi bu. tek yaptığım gözlerimi kapalı tutmak ve kıpırdamamak, yanaklarımın içi istemsizce dişlerimin arasına kayıyor. duyduğumda gülüyorum, yazarken de güldüm, sonra aklıma geldiğinde de güleceğim, tekrar söylense yine gülerim. çünkü bu benim için bir iltifat. hoşuma gidiyor, ama bir şey öğreniyorum. yakın olmayan arkadaşlarımın yanındaki surat ifademle bu ifademin tek farkı gözlerimin kapalı oluşu. onların yanında olmadığımda, yani hayatımın yüzde doksanında nasıl gözüktüğümü öğreniyorum.
üzgün.her ne kadar istemediğimi belli etsem de, ters hareketlerim, bahanelerim ve bağırışlarımla karşı koysam da; bana makyaj yapılmasına izin verdim. izin vermeseydim yapamazlardı, sandalyeden kalkmamın o kadar zor olduğunu düşünmüyorum. izin verdim, içten içe istedim. bana makyaj yapılmasını istedim. sanki tecavüze izin vermiş gibi konuşuyorum ama... 16 yaşındayım ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eskiz
Non-Fictionbir kız vardı. üzgündü. asansördeydi. adımını yavaşça dışarı atıp başını kaldırdığında dışarıda yağmurun hafif hafif serpiştirdiğini gördü ve içinden bir küfür savurdu, çünkü üzerindeki tişört çok inceydi. kız ölmeliydi.