14 kasım cumartesi18:03
annemin "hayır," demediği her şeyin, bir olasılığı vardır.
18:04
bu cümle nereden aklıma geldi, neden yazdım bilmiyorum. ama bu bölüm, toplama ve bir haftadır yazmak isteyip yazmadıklarımla, kafamda biriktiirdiklerimle ve sorularla dolu olacak. bu yüzden iki haftadır aklıma gelen en fantastik soru olan "allah montu neden yarattı?" sorusunu taşıyor.
peki sizce, allah montu neden yarattı?
18:06
aslında saat 18:05 ama 3-4-5 olmasını istemedim, bu yüzden birazdan 6 geçmesini umuyorum. evet, şimdi oldu.
peki sizce, neden en başta 6 yazma gereği duydum? bir yalanı? ilk söylediğime mi inanmalısınız, yoksa 6 geçmesi için beklediğime mi?
18:07
başımı elimdeki çizgiromandan, aylardır istediğim ama almaya bir türlü sıra gelmeyen çizgiromandan, -ben feyzan-, kaldırıyorum ve onu görüyorum. tam karşımda duruyor, birkaç adım ötemde ve onu kot ceketinden, saçlarından tanıyorum. saçlarından, ve de geçen sene tam olarak bugün; geçen seneki yazılılarım başlamadan önceki cumartesi de beni aramış, "foruma gelsene, yok bir şey yapmayacağız sadece takılırız işte gel hadi," demiş ve evden koşa koşa foruma gidip onunla buluştuğumda üzerinde olan ceketinden tanıyorum. adımlarım ona yönelirken öö mü desem, bö mü desem, napsam anırsam mı diye düşünüyorum ve beynimin hangi kampüsüyse artık, kollarıma sinyal gönderiyor. aa... sarılamam ki. öyle sarılan tiplerden değiliz, yani sarıldık daha önce, ne zaman biliyor musunuz; geçen sene herkes oh sarılmak oh diyordu ben de kendimi akıma kaptırıp ona sarılmıştım, o da "biz hiç sarılmamıştık galiba ay bu ne" demişti gülmüştük. evet, şimdi de gülüyorum.
harekete geçen kollarıma ne yapmam gerektiğini çözemiyorum, sonra kendime "deli misin be aa bu düşünülür mü?", yani tam olarak onun söyleyeceği şeyi söylüyorum ve bir kolumu omzuna atıyorum. bana dönüyor.
19:58
saat sekiz olmak üzere ve yanımda eski-en-iyi-arkadaşım oturuyor. biriyle bff denen şeyi olmak, sonra olaylar, kavgalar yaşamak ve arkadaş kalabilmek, yıkılan şeyleri tekrar inşa edebilmek garip ve güzel.
garip. ve güzel.
şu anda yanımda oturmuyor, buzdolabında ağrı kesici arıyor ve şu anda da, dolaptan bardak almaya çalışıyor. ve şimdi de damacanadan su dolduruyor aldığı bardağa, e bi dur sen de ya.
şimdi tok karnına içilecek içilecek ilacı için karnını doyuruyor, birazdan ilacını içecek. dolgu yaptırdığı için dişi ağrıyormuş, falan.
adını da yukarı o yazdı, bu arada. eskiz yazarken geldi ve bilgisayarın kapağını kapatma lüzumu görmemiştim, onun da ilk tepkisi "ay adımı yazayım mı?" oldu. e yazdı. bu kitapta adı bulunan tek kişi de o artık. adımı sileli haftalar oldu, üç defa yazmışım. eğer adımı biliyorsan ya tanışıyoruz, ya da başından beri yanımdasın. teşekkürler sadakatli insan. hafızan kötüyse de ben napim yani.
20:05
neler yazacağımı unuttum. mutlak surette bu yazının bir devamı olacaktır. iyi geceler.
15 kasım pazar
11:11
çekmeceyi istemesem de ağırlığından dolayı yavaşça açıyorum ve bunun sebebi olan laptopumu tek elimle alıyorum, masaya bırakıyorum ve bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eskiz
No Ficciónbir kız vardı. üzgündü. asansördeydi. adımını yavaşça dışarı atıp başını kaldırdığında dışarıda yağmurun hafif hafif serpiştirdiğini gördü ve içinden bir küfür savurdu, çünkü üzerindeki tişört çok inceydi. kız ölmeliydi.