Merhabalar tatlı okur canlarım! Oldukça içime sinen bir bölüm oldu. Umarım beğenir, keyifle okursunuz! Diğer bölüm yaptığınız yorumlar için çok teşekkür ederim. Beni o kadar mutlu ettiniz ki!
İthafımız ise diğer bölüme yorum yapıp beni yalnız bırakmayan tatlı okuyucularıma gelsin. Bu bölümde değerli yorumlarınızı, beğenilerinizi bekliyorum. Unutmayın ki yorumlar için benim için daha değerli! En azından beni eleştirin, eksikleri mi söyleyin ki ben de kendimi geliştireyim.
Multi'de Yalın'dan ''Keyfi Yolunda Aşkı Sonunda '' var. Sözlerinin bu bölüme uyduğunu düşündüm.
Sizi çok, çok, çok seven yazarınız...
Mrymmz
Beklediği gün gelip çatmış, onu görecek olmanın hayaliyle kendini yiyip bitirmişti. Nasıl da özlemişti onu! Mavi bakışları, siyah saçları, kumral teni gözünün önünden bir saniye dahi gitmemiş, sürekli birilerini ona benzetir olmuştu. Ne olur sanki o da kendini sevse! Bir umut verse olmaz mıydı? Denerler belki anlaşamayıp ayrılırlar ya da çok mutlu bir çift olurlardı. Birde o masumluğu, göz göze geldiklerinde bile yüzlerinin kızarması yok muydu? Yiyip bitiriyordu içini. Elini tuttuğunda ya da kokusunu içine çektiğinde ne olurdu kim bilir? Kesinlikle minicik yüzü alev alır, her an patlayacak duruma gelirdi. Ama ne elini tutabilmiş, ne de kokusunu içine çekebilmişti. Üstüne sürekli terslenmiş, bir umut dahi verilmemişti. İlk günkü arkadaşlıkları kaybolmuş, yüzünü görünce bile bakmayacak hale gelmişti. Her defasında sabır çekmiş, kendini sakin tutabilmeyi başarmıştı.
Artık beklemekle olmayacak, harekete geçme zamanı gelmişte geçmişti bile. Numarasını değiştirmiş olduğundan kime sorduysa ters cevap almıştı. Okul kapanınca ortak arkadaşlarından birisinden numarasını bulmuş, ilk işi mesaj atmak olmuştu. Nasıl kızmıştı kim bilir? Kesinlikle kaşları çatılmıştı! Dayanamayıp o akşam bir tane daha atmıştı.
Gülen yüzüyle eli telefona gittiğinde, sabahki çektiği fotoğrafa bakıp duruyordu. Çok güzel olmuş, beyazlar içerisinde ayrı bir şıktı. Evlerini bildiğinden erkenden gidip beklemeye başlamış, gördüğünde ise nutku tutulmuştu. Saçları rüzgârdan havalanmış, gözleri ışıl ışıl olmuştu. Staja başlayacaktı bugün o yüzden eli ayağı birbirine dolaşmıştı. Ne zaman heyecanlansa böyle olurdu çünkü. Kendini fark ettirmemek için bir köşede sinmiş, otobüse bindiğini görünce bir taksiye atlayıp peşine takılmıştı. Kimse sahip olamazdı ona! Hiç kimse! Zamanı gelince karşısına çıkacak, geçmişte kalanları unutturacaktı.
Siyah gözlerinin koyulaşmış olduğundan habersiz, ağzından birkaç kelime dökülmüştü Erdem'in. Elleri ise hala fotoğrafın üzerinde duruyordu. ''Masal'ım! Güzelim! Mutlu olacağız! Hem de çok mutlu! ''
***********************
''Ama... Ama... Sen... Osun! ''
Sadece bakıyorlardı birbirlerine. Ağızlarından bir kelime dahi çıkmıyor, ne oturuyor ne de kalkıyorlardı. Ne yapılırdı ki bu durumda? Gece gündüz birbirlerini düşünmüşler, bir saniyeyi bile ayrı geçirmemişlerdi. Sanki zaman durmuş, saat ilerlemiyor, olduğu yerde sayıyordu. Koskoca odanın içinde tek duyulan ses saatin tik tak sesiydi. Gözlerini kaçırsalar da yine birbirini buluyor, ezberlemek istercesine bakıyorlardı. Belki bunların hepsi bir oyun belki de hayaldi. Koray hala kapıda, Masal ise olduğu yerde bekliyor, hiçbir şey yapamıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT KIRINTISI
General FictionOturacakken boş bulduğum bir banka, Düştü avuçlarımdan bir çanta. Tok bir ses duyuldu, Tıka basa dolmuş gardan. Atkuyruğu saçlarım kapatırken yüzümü, Hissettim üzerimde bir çift, Okyanus mavisi gözü. Her şey sustu: Gar sustu, Hava kesildi bıçak, İns...