UMUT KIRINTISI 31. BÖLÜM

206 14 10
                                    


Okur canlar oldukça içime sinen bir bölüm oldu. Umarım siz de beğenir ve yorumlarınızı eksik etmezsiniz :)

Bugün fark ettim ki daha geçen yazmaya başlıyordum. Şimdi ise 31. bölüme gelmişim. Hiç bu kadar yazacağımı tahmin etmemiştim. Sizlere çok teşekkür ederim okuyup yazdıklarıma değer verdiğiniz için :)

İthafımız ise ''tugce-shin '' e gelsin. Desteğin için çok teşekkürler kuzum :)

Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın!!

Mrymmz


Yüreği acıyor, günlerdir kan ağlıyordu. Nasıl kurtulacaktı bu acıdan? Ruhu sanki bir sandığa hapsolmuş, nefessiz kalmış gibi hissediyordu. Belki de hiç nefes alamayacak, bir daha kanatları özgürce çırpamayacaktı. Vücudu dışarıda adım atacak, elleri, kolları özgürce hareket edecek ama ruhu bu dipsiz karanlık kuyudan nasıl kurtulacaktı? Var mıydı aydınlığa çıkaran bir yol? Elinden tutup çekecek, yine bahar dolu günlere, kuşların cıvıltısına götürecek miydi? Kalbi kırılmıştı bir kere. Düzelmesi ne kadar zaman alırdı bilmiyordu Masal! Tüm bu olanların nasıl geçeceğini bilmiyordu. Tek bildiği ruhunun kalbiyle birlikte esir alınıp mahkûm edildiğiydi.

Koray nasıl canını yaktıysa yine bu esaretten kurtaracak olan oydu. Zaten aklı anlamıyordu. Ondan nefret etmeye çalışıyor, her defasında bir daha onu düşünmeyeceksin diye kendine söylüyor ama aradan beş dakika geçmeden ya ona kızıyor, ya da oturup ona inandığı için ağlıyordu. Ondan nefret etmeye çalışırken bile hala onu seviyor, özlüyor, gözlerini görmek için çırpınıyordu. Aşk bu muydu? Acı çektiğin halde yine de onu unutmamak mıydı? Aklın ile kalbinin karışıp bir sonuca ulaşamaması mıydı? Kime inanacağını bilemeyip sonra da bir köşeye oturup ağlamak mıydı?

Masal ne yapacağını bilemez bir halde bahçeye çıkmış, yıldızları seyrediyordu. Sanki onlara her baktığında hepsinde farklı bir dünya görüyor, yıldız kayar umuduyla bakıp içindeki kırgınlığı bir dilekle geçirmek istiyordu. Aslı'nın çirkin imaları kulaklarında yankılanıyor, Koray'ın özlemi ise yüreğini ortadan ikiye bölüyordu. Hayat ne tuhaftı değil mi? Bir dakika önce mutluyken bir dakika sonra her şey tepetaklak oluyor, farklı bir yol seni bekliyordu.

Bacaklarını karnına çekmiş, kollarını göğsünde bağlamıştı. Siyah saçlarını başında dağınık bir topuz yapmış, üzerinden sabahtan beri pijamasını çıkarmamıştı. Oradan kalkıp başka bir yere oturuyor, tüm gün evin içinde dolaşıp duruyordu. Uyandıktan sonra abisinin evde olmadığını fark etmiş, annesine de hava almak istiyorum diyerek bahçeye çıkmıştı. Sırtında kırmızı yeşil tonlarında bir şal örtmüş, gecenin soğuğunu bir nebze olsun kırmak istemişti.

Koltukta biraz daha geriye kayıp koltuğa iyice gömüldü. Sırtındaki şalı da göğsüne indirip boğazına kadar çekti. Gözlerini tekrar yıldızlara kaldırdı ve bir yıldız kaymasını beklemeye başladı. Sanki kendisine inat etmişler gibi onlarda bekliyor, sadece bir ışık demeti yayıyorlardı. Aklına gelen Koray ile gözlerini kapatıp açtı. O kalbini acıtıp kaçıp gitmişti. Neden hala aklına düşüyordu ki? Neden onu düşününce kalbi dörtnala koşuyor, ruhunu istemsizce kelebekler esir alıyordu? Nasıl arkasına bakmadan Aslı'yla ilgilendiyse onu düşünmeye hakkı yoktu. Belki de çoktan ikisi yeni bir hayata başlamışlardı.

UMUT KIRINTISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin