UMUT KIRINTISI 20. BÖLÜM

355 20 9
                                    

İyi akşamlar benim tatlı okurlarım! Sizleri çok beklettim biliyorum ama okullar açıldığı için çok yoğun bir hafta geçirdim. Fırsat bulur bulmaz yazdım ve hemen size gönderdim. Affedin beni olur mu?

Multi'de Mabel Matiz'den '' Gel'' var.

Bölüm bence oldukça hoşunuza gidecek

Bölüm ithafımız ise kalemine hayran olduğum yazarlardan ''fundataskın''a gelsin. Kızlar size bir sır vereyim mi? Yazdığı erkek karakterlere âşık olup olmadık hayaller kurabilirsiniz. Kaleminde aşk kokan ilham perileri aşk dolu olan bir yazar

Yine beğenilerinizi değerli yorumlarınızı bekliyorum. Sizi çok, çok, çok seven yazarınız.

Mrymmz

Korkular insanın hep yanı başındaydı. Belki de olayla yüzleşmek istemediğinden korkunun derecesi yükseliyor, ya da kaybetmemek için belirli sırlar saklanıyordu. Direkt söylense bu kadar zor olmayabilir, tahmin ettiğinin ötesinde cevap alabilirdi. Masal bir haftadır Erdem'i Koray'a nasıl söyleyeceğini düşünüyordu. Daha doğrusu açıklama yapınca onun gitmesinden, kalbini kırmasından korkuyordu. Korkmak! İçini kaplayan en keskin duyguydu. Ne zaman konuyu açmaya çalışsa geri içine gönderiyor, hiç olmamış gibi davranıyordu.

Hastane de 1 gün kaldıktan sonra taburcu edilmiş, Umudunun yoğun isteği doğrultusunda evde dinlenmeye çekilmişti. Annesine sadece bayıldığını söylemiş, başına çarptığından bahsetmemişti. Polislere ifadesini verirken Koray'ı zor bela yanından göndermiş, olan biteni tüm ayrıntısıyla anlatmıştı. Koray bu duruma pek anlam veremese de üzmemek için bir şey söylememişti. Verdiği ifadeyle birlikte Erdem'i sadece gözaltında tutmuşlar, sonra geri salmışlardı. Eylül yanı başından bir dakika bile ayrılmamış, yüzünü güldürmek için elinden geleni yapmıştı.

En büyük destekçisi aşkı, sevdiği adam, Koraydı. Nerdeyse 7/24 aramış, sürekli yanı başında olduğunu hissettirmişti. Kalbi erkeksi sesini duyunca yerinden çıkacak gibi oluyor, eli ayağı birbirine dolaşıyordu. Yavaş yavaş onu kabulleniyor, azıcık görmese bile içinde kocaman bir özlem dolaşıyordu. İyi ki o gün trene binip okyanus gözlü adamı görmüştü. İyi ki staja onun yanı başında başlamış, kokusunu içine çekmesine izin vermişti. Ama daha onu sevdiğini söylememişti. Bir türlü dilinin ucundan çıkmıyordu. Çıkamıyordu.

Bir de Minik Kuş mevzusu vardı. O günkü telefon konuşması dün gibi aklındaydı. Erdem'i anlatamadığından içindeki kıskançlık duygusu ne kadar kabarsa da sessiz kalıyordu. Bir daha onun ağzından Minik Kuş ismini duymamıştı. Belki de staja gitmediğinden haberi olmamıştı.

Oturduğu koltukta doğruldu genç kız. Odasında pencereden bakıyor, düşünceler âlemine dalıp gidiyordu. Bir an önce Koray'a anlatıp kurtulmalı hem de Minik Kuş için hesap sorma avantajı bulurdu. Aklına gelen fikirle gri gözlerinin içi mutlulukla parladı. Önce aşkını itiraf edecek, ardından Erdem'den bahsedip bu konuyu burada kapatacaktı.

Gerçi o günden sonra Erdem'i görmemişti. İsmi bile tüylerinin diken diken olmasını sağlıyor, içinde oluşan endişe ağacın içindeki kurt misali kemirip bitiriyordu. Yarın staja gittiğinde ilk işi bu olacaktı.

Daha sonra da annesine Koray'dan bahsedecek, içindeki duyguları dökecekti. Ona sevdiği adamı cesurca anlatacak, gizli saklı dolaşmaktan kurtulacaktı. Eninde sonunda öğrenecekti zaten. Bakışlarıyla bunu belli etse de diline vurmuyordu. Biliyordu ki kızı ondan bir şey saklamaz, her şeyi olduğu gibi anlatırdı. Babası vefat edince annesine en çokta abisine daha çok bağlanmış, hissettiği sevgi eksikliğini onlarda yaşamaya çalışmıştı.

UMUT KIRINTISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin