UMUT KIRINTISI ÖZEL BÖLÜM

204 13 48
                                    


Uzun bir aradan sonra merhaba okur canlar! Nasılsınız görüşmeyeli? Size Koray ve Masal'dan kısa bir özel bölüm getirdim. Özlemişim onları yazmayı :)

Finale yazdığınız yorumlarla o kadar mutlu ettiniz ki beni :) Tekrar çok teşekkür ederim hepinize!

Yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum. Kendinize iyi bakın!!

                                                             Mrymmz

Koşarak arkasından sarıldığında neye uğradığını bilemedi Masal. Hiç beklemediği bu hareket karşısında bedeni irkildi. Burnuna dolan odunsu kokuyla birlikte gözlerini yavaşça kapayıp derince soludu kız. Aradan günler, yıllar geçse de bu kokuya her geçen gün müptela oluyor, bir gün koklamazsa yüreğinde bir şeyler eksik hissediyordu. Karnının üzerine sarılan ellere ellerini sarıp Koray'a eşlik etti. Üzerindeki kalın montun izin verdiği ölçüde kocasını sarmaya çalıştı. Sanki elini her tuttuğunda dışarının soğuğuna inat vücudunu ısınıyor, yanakları al al oluyordu.

Koray ise kartopu attığı Masal'ı yakalayabilmek için böyle bir hamle yapmıştı. Sabahtan beri lapa lapa yağan kar altında hafta sonu keyfi yapıyorlar, birbirlerini tıpkı çocukluklarındaki gibi kartopu savaşına tutuyorlardı. Kâh Koray karısını vuruyor, kâh da Masal öyle stratejik harekette bulunuyor ki kendisini vurulmuş olarak buluyordu.

Tam Masal yine bir şeyler düşünürken Koray arkasından hissettirmeden koşmuş, çiçeksi kokusunu içine çekmek için daha fazla beklememesi gerektiğini düşünmüştü. Hoş botların verdiği sesten Masal biraz rahatsız olmuştu ama kartopu yapmakla uğraştığı için dönüp arkasına bakmamıştı. Avına yaklaşan bir kurt misali onu sarmış, başını kızın boyun girintisine sokmuştu.

 Bir müddet daha öylece kalmışlar, birbirlerine hasret olan tenlerinin özlemini dindirmişlerdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir müddet daha öylece kalmışlar, birbirlerine hasret olan tenlerinin özlemini dindirmişlerdi. Karda bu arada şiddetini azıcık dindirmiş, bembeyaz alabildiğince bir örtüyle her yeri kaplamıştı. Çam ağaçlarının üzerinde kartpostallık görüntü çıkarmış, kurumuş dalları bir kanat misali sarmıştı. Evin yazın rengârenk olan bahçesi şimdi eşsiz bir beyazlığa ev sahibi yapmış, Koray ve Masal'ın kanat çırpan seslerini kuşatmıştı.

Evliliklerinin üzerinden 3 yıl geçmişti. O günde bugüne aralarından hiçbir şey eksilmemiş, aksine her geçen gün aralarındaki aşk artmış, gözleri birbirlerinden başka bir şeyi görmez duruma gelmişlerdi. Görenler gıptayla bakıyor, aralarındaki bağlılığı hissettiklerinde dualarını esirgemiyorlardı. Masal mesleğini Koray'la birlikte devam ettiriyor, bu yüzden sık sık görüşme fırsatı buluyorlardı. Koray aldıkları projenin dış mimarisiyle, Masal ise iç mimarisiyle ilgilenip hayatlarına devam ediyorlardı.

Bugün de sabah kalkıp rahatça kahvaltılarını yapmışlar, sonrada üzerlerine montlarını, berelerini çekerek soluğu bahçedeki karların altında almışlardı.

Koray daha fazla dayanamayıp Masal'ın yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. Çok seviyordu umudunu. Ellerini karnından kurtarıp tam karşısına geçti karısının. Okyanus mavisi gözlerini kızın grilerine kilitleyip aşkını kıza gözlerinden sundu. Belki dudakları konuşmadı ama Masal Koray'ın dediklerini harfi harfine anladı. Adam karısının sıcaklığını hissetmek için hem kendi eldivenini hem de karısının eldivenlerini çıkardı. Montunun cebine bir eliyle eldivenleri tıkıştırıp diğer eliyle Masal'ın küçük ellerini tuttu.

Masal bu bakışlar karşısında bir tonda daha kızardı. Zaten karın soğuğu kızarmıştı birde bu kocasının yüreğini eriten bakışları yok muydu? Daha fazla bakmaya cesaret edemeyip gözlerini kaçırdı genç kız. Nefesi sıklaşmaya başlamış, vücudu istem dışı nabzını artırmıştı. Ne yapacaktı böyle? Hala ilk günkü gibi masum, saftı.

Koray'ın bakışlarında muziplik yine yerini almış, boşta olan eliyle Masal'ın çenesini kaldırdı. Başparmağıyla çenesini okşarken derince soludu. Masal'a her baktığında iyi ki diyordu. Derince birkaç kez soluyup aklındaki dönen tilkileri harekete geçirdi. '' Kırmızılar da pek bir yakıştı karıcığım. Evet, evet! Çok güzel oldular! ''

Masal gözlerini kocaman açıp Koray'ın neyi kast ettiğini düşündü. Kırmızılar derken? Üzerindeki gözleri kaydığında renklerini sorguladı tek tek. Kar botları ve montu siyah, şapkası da koyu maviydi. Boynundaki atkı da krem tonundaydı. İçindeki kazak filan mı kırmızıydı acaba? Derince bir nefes vererek anlamaz gözlerle Koray'a baktı. Neyden bahsediyordu bu adam böyle? '' Koray sen ne diyorsun Allah aşkına? Ben kırmızı giymişimde haberim mi yok? Hayır, anlamadım ki! Kazağım mı kırmızıydı benim? ''

Koray Masal'ın sözleri karşısında kocaman bir kahkaha attı. Tek kaşını imalı bir şekilde kaldırıp başını olumsuz anlamda salladı. Hala anlamamıştı deli kız. Belki ufacık bir şeyle gösterebilirdi kırmızılarını. Bir adım daha atıp Masal'a iyice yaklaştı. Ellerini kaldırıp hafif yukarı çıkan beresini aşağı doğru çekti kulakları üşümesin diye. Yüzüne doğru gelen saçları da arkaya doğru götürüp yavaşça okşadı. '' İstersen gösterebilirim bir tanem! Hayır, bunu bilmen lazımdı. Ben ne için derim bilirsin genelde. ''

Masal'ın şaşkınlıkla kaşları havaya kalktı. Hala anlamamıştı neyden bahsettiğinden? Hafif sitem eder bir tonda karşıladı kocasının sözlerini. Dalga geçince eline ne geçiyordu ki? Hiçbir şey... Sadece sinir oluyordu kocasının bu oyunbaz hallerine. Ama azıcıkta hoşuna gitmiyor değildi böyle davranması. '' Ya Koray! Çok merak ettim hadi söyle! Lütfen! Hatırlayamadım işte... ''

Koray başını olumlu anlamda sallayıp Maşını masal'a iyice yaklaştırdı. Başını hafifçe kulağına doğru götürürken sadece ikisinin duyacağı tonda fısıldadı. '' Birazdan göstereceğim bir tanem... Merak etme hemen anlarsın zaten! ''

Masal bu kadar yakınlık karşısında istemsize başını sallayıp Koray'ın yapacağı şeyi bekledi. Burnuna dolan kocasının nefesi yüreğini sıcacık etti. Kanatları olduğunu düşündü bir an böyle havlandı sanki gökyüzüne doğru. Yanaklarına konan kocasının dudaklarıyla birlikte gözleri yavaşça kapandı. Anlamıştı şimdi. O kırmızılar ilk günkü halini koruyan al al olan yanaklarıydı.

Koray öptükten sonra çekilmeyip Masal'ın yanağında kaldı. En güzel şekilde anlatmıştı karısına kırmızıları. Hoş bu durum işine de gelmişti. Sesindeki sıcaklıkla sordu adam. Yıllarca bıkmadan usanmadan burada durabilir, geceyi de gündüzü de burada yaşayabilirdi. '' Anladın mı bir tanem? Umarım unutmazsın bir daha! Yoksa her defasında göstermek zorunda kalacağım... ''

Masal küçük bir kıkırtı attı. Adamın bu içini eriten sözleri yok muydu? Ruhuna başka bir masal bağışlıyor, yüreğini rengârenk bir ormana çeviriyordu. Elleri yavaşça kalkıp adamın beline sardı. Düşüp kalmamak için tutunacak bir dala ihtiyacı vardı. '' Göster, ben hiç sıkılmam ki senden. Sen benim sevdiğim adamsın Koray. Elini tuttuğum, hayat arkadaşımsın. Yeter ki beni bırakma yeter.. ''

Koray beline sarılan ellerle birlikte kendi ellerini kızın sırtına sardı. Ne güzel konuşuyordu karısı böyle? Ruhunu sarıp sarmalayan cinsten! '' Bırakmam seni bir tanem! Nereye gidersen git, peşinden gelirim ben. Bir gölge misali takip ederim seni... ''

Lapa lapa yağan kar şiddetini artırsa da ne Masal'ın umurundaydı ne de Koray'ın. İkisi vardı sadece. Yüreklerinin bir olmuş sıcacık mutluluğu vardı. Birbirlerine aşkla bağlanan elleri, umutla birleşen gözleri vardı. Başka kimse yoktu onlar için... Sadece birbirlerinin yüreğinde kanat çırpan sevdaları vardı... 

UMUT KIRINTISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin