|1|

2.2K 48 20
                                    


🛒

Gelen kolileri boşaltıp market arabasına yerleştirmiştim. Market bölümlerini sıra sıra gezerken, alışveriş arabasındaki eşyaları rafa diziyor, aynı zamanda yanlış olanları doğru yere yerleştiriyordum. Kulağımdaki iPodumun sesini biraz daha açtım ve kalçamı ritmik bir şekilde sallayarak market arabasını bir sonraki bölüme sürdüm. Alttan patlamış sütü, raftan alıp daha fazla akmaması için ters çevirdim ve depoya doğru hızlıca ilerledim. Sert bir yere çarptığımda, kafamı kaldırma fırsatı buldum. Elimdeki süt fışkırmış, hem benim hem de market müdürünün üstüne sıçramıştı. Sakar biriydim, elimi nereye atsam mutlaka bir şeyleri kırar veya dökerdim. Bu benim elimde olan bir şey değildi.

Müdür yerdeki süt ve bana baktığında ben de alt dudağımı ısırarak süte bulanmış ellerimi önlüğüme temizledim."Çok üzgünüm, efendim. Ben gerçekten böyle olmasını istemezdim."

Elini susmam için kaldırdı ve yüzündeki sütü cebinden çıkardığı mendile sildi. "Bu akşam mesaiye kalıp buraları sen temizleyeceksin." Daha sonra parlak ayakkabılarını süte basmadan hareket ettirerek yanımdan gitti. Beni kovmadığına sevinebilirdim. Ama giyinme odasında yedek formalarımı giymem lazımdı. Tekrardan azar yemek istemiyordum.

Beyaz yakalı tişörtü üzerime geçirdim. Siyah dar kotu giydikten sonra spor ayakkabılarımı çantamdan mendille sildim. Eve gittiğimde mutlaka makineye atacaktım. Saçımı at kuyruğu yaptım ve süte bulanmış kıyafetleri karton bir poşete koydum. Temizlemek için geri döndüğümde çöp paketine sütün karton paketini attım. Islak viledayla sütü temizledikten sonra temizlik odasına gittim.
Market arabasının içindeki bütün her şeyi yerlerine dizip depoya ilerledim.

Süpermarkette çalışmak böyleydi. Çok az boş kalıyordunuz. Özellikle az elemana sahipse. Ürünleri rafa dizmek, tanıtım yapmak, listelemek, analiz, kod, yerleştirme, etrafı toplamak bir sürü yapılacak şey vardı. Bu işe en yakın arkadaşımla birlikte katlandığım için mutluydum. Bilirsiniz bazen tek başına tahammül edilemeyecek şeyler böyle daha eğlenceli hale gelebiliyordu.

Biraz mola vermeye karar verip arkadaşım Mona'nın karşısına kuruldum ve az önce yaptığım kahveden bir yudum aldım.

"Şimdiki işler ne?" Bakışlarını bana çevirdiğinde ben de fincanımı yanıma koydum."Yeni bir ürün var, sen standın başında durup tanıtım yapacaksın. Ben de kasa açacağım, çünkü kasa kuyruğunda bekleyen çok fazla insan var." Onayladım ve dizlerimi kendime çektim.

Bacaklarımın biraz sızlamasından yorulduğumu anladım. Saatlerce ayakta kalmak ve sürekli hareket halinde olmak o kadar zordu ki... Kahvemi bitirdikten sonra mini mutfağa bardağımı koyup yeni kurulan standın başına geçtim. Küçük plastik bardaklara içecekleri doldurdum ve masanın üzerine dizdim. Yanıma yaşlı bir kadın geldiğinde gülümsedim.

"Merhaba, denemek ister misiniz?" Bana düşünceli bakışlarını yolladıktan sonra gözlüğünü taktı ve içeceğin kabını elimden sertçe aldı.

"Yüzde doksanı şeker olan içecekleri yaşlılara tavsiye etmemelisiniz. Amacınız sonumuzu erken mi getirmek?" Kıvırcık, gri saçları, buruşmuş esmer teninde çok tatlı görünüyordu. Kafasında hasırdan mor kurdaleli bir şapka takmıştı. Mor boncuk ipli gözlüğü hep boynunda asılıymış gibiydi ve moru ne kadar çok sevdiğini insanlara açıkça belirtiyordu. "Ben... bilmiyorum. Sadece işimi yapıyorum." İki elimi teslim olurcasına yukarı kaldırdım.

Supermarket //c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin