|18|

541 25 16
                                    


🛒

Kalbim, düzlükte bütün mücadelesiyle koşan bir Arap atından farksız bir şekilde atıyordu. Bu heyecanın tam olarak neden geldiğini bilmiyordum. Aslında açıktı ama çok gereksizdi. Alt üstü Calum'un babasıydı. Sevgilisi Mona'yı bile tanıştırmadığı babası.

Ağzımı araladım ama sesimi kaybetmiştim. Zihnimin içinde küçük bir fenerle, heyecandan elim ayağıma dolaşmış bir şekilde sesimi arıyordum.

Sonradan düşündüm. Dik durdum ve derin bir nefes aldım. Calum, varlığını belli etmek istercesine elini belime koydu.

"Ben September, efendim." dedim ve gülümsedim. Calum'un neyiydim onu bilmiyordum. Bu yüzden ağzımı bu konuyla ilgili açmamaya karar verdim. Calum boğazını temizlediğinde, babası gözlerini Calum'a çevirdi.

"Kız arkadaşım."

Adam gülümsediğinde gözünün altındaki kırışıklıkları gördüm. Ardından çok yorulduğuna dair çıkan o göz torbalarını. Yaşlı değildi. En fazla kırk üç yaşında görünüyordu. Ama gülümsediğinde aynı Calum gibi çok sevimliydi.

"Teşekkürler, Calum (!) Alınmadım değil. Daha geç gelsem bu güzel genç bayanı göremeyecektim. Eşcinsel olduğunla ilgili şüphelerim vardı." Elimi ağzıma götürüp güldüm. Calum'un babası kesinlikle komikti.

Sanırım Calum'un davranış şekil değişikti. Markette üç günde iki kız götürülürken babasının uzun zamandır kimseyle takılmıyormuş gibi konuşması ilgimi çekmişti.

"Baba," diye mırıldandığında sağ kolumu kendimi sarmak adına vücuduma doladığımda, Calum'un elinin üstüne elimi koydum.

"Ben Travis." dediğinde gülümsedim.

"Baba, ben September'ı evine bırakayım saat geç oldu biraz." dediğinde,Travis kaşlarını çattı.

Hemen ardından konuştu, "Bir gün seninle muhabbet etmek ve gerçek anlamda tanışmak isterim. Tekrardan memnun oldum." dedi sıcak bir gülümseme ile.

"Kesinlikle Bay Hood, iyi günler." dedim ve uzattığı elini sıktım. Sağından geçerek evin dışına çıkmış oldum.

Ardından Calum, evden kask aldı ve birini bana uzatıp diğerini koluna taktı. Calum, motoruna bindiğinde, ben de arkasına bindim. Kaskı kafasına geçirdiğinde ben de beline sarıldım.

"Ne düşünüyorsun?" dediğinde motoru çalıştırdı.

Batan güneş, beraberinde sıcaklığını da almıştı. Motorla gittiğimizi varsayarsak üşüyordum. Küçüklüğümden beri hep üşüdüğümde çenem titrer, dişlerim birbirine çarpardı. Şu an da aynısını yaşıyordum.

Fakat üşümem için gereken şey şu an sadece hava değildi. Düşüncelerimin soğukluğu ve gerçekliği tüylerimi ürpertiyordu.

"Mona'yı düşünüyorum." diyerek itiraf ettim. "Aslında sizi. "diyerek küçük bir detay daha ekledim. Ama bu detay onun gözünde bütün puzzle ı bitirebileceği bir detaydı.

"Düşünmeni gerektirecek bir şey yok." dediğinde alayla güldüm. "O yüzden boynunda morluklar var, değil mi?" dediğimde motor hızlandı.

"Böyle devam edemeyiz." dediğimde aniden durmasından korktum. Çok hızlıydık ve ani frenle kendimi Calum'un sırtından sonra uçuyor bir şekilde hayal edemiyordum.

"Ne yapabilirim? Daha çabuk öğrenmelerini mi istiyorsun?" dediğinde burun deliklerim genişledi. Kendime hakim olmalıydım.

"Bunu devam ettirsen bile sana dokunması çok saçma." dedim ve onu kıskandığımı açıkça belli ettim. Bu aptallıktı. Pişman olmuştum.

Supermarket //c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin