🛒Uyandığımda ilk gördüğüm şey, duvara çarpan güneş ışınlarıydı. Ellerimi yüzüme bastırdım ve bir süre bu şekilde kaldım. Düne dair tek hatırladığım şarap içtiğimizdi. Derin muhabbetimiz ve Calum'un çalan telefonunu açmayınca olan yakınlaşmamız.
Tanrım.
Kafamı sağa çevirdiğimde Calum'u gördüm. Yanakları kafasını yana çevirdiğinden yanakları, yer çekimi etkisiyle aşağı doğru sarkmıştı. Büyük burnunun delikleri nefes aldıkça açılıyor ve mümkünmüş gibi daha da fazla büyüyordu. Kalın etli dudakları şişmiş ve kızarmıştı.
Yerimde doğruldum ve marketin içinde gezindim. Dondurulmuş gıda bölümünden iki sandviç kaptım. Mutfağa gidip su kaynattım ve çay yapıp bunlarla birlikte Calum'un yanına ilerledim.
Ona nasıl davranacağımı bilmiyordum. Ondan kaçmalı mıydım yoksa bu küçük sırra aramızdakilerin gizli kalmak şartıyla devam mı etmeliydim? İkisi de o kadar saçmaydı ki bu çelişkide kalmak yerine Calum'la birlikte olmamayı tercih ederdim. Mona benim yakın arkadaşımdı. Aramızda sır yoktu. Gizli çok bir şeyim olmasa da her şeyimi biliyordu. Bunu ondan saklamak çok zor olacaktı. Onun gözlerinin içine bakarak konuşmak utanç verici, Calum hakkında yalan söylemek daha da utanç verici olacaktı.
Kendi adıma böyle konuşuyordum ama Calum'un ne düşündüğünü bilmiyordum. Ya bu bir hataymış gibi konuşursa nasıl bir daha ortak buluşmalarda birbirimizin yüzüne bakacaktık?
Görüş alanıma Calum'un yerinde doğrulması girdiğinde kendi sandviçimi elime aldım.
"Günaydın," dediğinde ona cevap vermek adına ağzımdakileri hızlıca çiğnemeye başladım. "Başım ağrıyor." Tepsinin kenarındaki aspirini ve suyu çenemle işaret ettim. O hapı içerken saatime ben de baktım. Marketin açılmasına yarım saat vardı.
"Bugün izinli misin?" dediğimde kahvesini tepsiye geri koydu ve bağdaş kurdu.
"Evet, bazen haftasonları çalışmıyorum." dediğinde onayladım.
"Mona bugün öğlen dönüyormuş." Ağzımdan bu sözlerin çıkmasına engel olamadım. Dünden sonra Mona hakkında konuşmak ne kadar mantıklı bilmiyordum. Kanayan yaraya ağaç parçası sokmak kadar acımasızcaydı.
"Evet, mesaj atmış." Gözlerimi ondan ayırdım ve o hariç her yeri ezberlemek istermişcesine etrafı süzdüm. Ne mesajı atmıştı acaba?
Derin bir nefes verdiğinde gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. "Evine davet etti ,belki biraz film izleriz ve rahatlarız, yazmış." Gözlerimi kaçırdım. Rahatlamak. Hani şu dün gece Calum'la yaptığımızdan.
Ağzımı sıkıca kapattım ve donuk bakışlarımla ona baktım. Ne düşündüğünü deli gibi bilmek istiyordum. Alt dudağını gergince ısırdı, ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Bana açıklama yapmak zorunda değildi. Dün geceyi eminim bir hata olarak görüyordu. O nasıl davranırsa öyle yapacaktım. Hisleri olan bendim sonuçta.
"Erken çıkabilirsin. Benim mutfakta birkaç işim var. Ayrıca dolabımda Mona'nın tişörtü var onu benden istemişti. Onu da yanında götürürsen çok iyi-"
"September, Mona'nın yanına gitmeyeceğim. Arkadaşlarımla beyzbol maçı yapacağız." Açıklamada bulunduğunda ağzımı açtım ama söyleyecek bir şey bulamadım. Oysaki bunun bir hata olarak göreceğini düşünmüştüm.
Kahvesini kafasına dikti ve sandviçinin son parçasını da ağzına attı. Tepsiyle birlikte mutfağa gittiğinde arkasından gittim. Büyük marketin küçük çalışan mutfağının, kapı pervazına yaslandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Supermarket //c.h
FanfictionÖğlen en yakın arkadaşımın sevgilisini düşünerek sildiğim market zemininde şimdi onunla sevişiyordum.