🛒Görmemezlikten gelmek,duygulardan kaçmak ve düşünmek istememek... Hepsi aynı kapıya çıkmıyor muydu? Zor zamanlarda herkes bunu yapardı. Mecburi değildi tabii. Sadece gerçeklerden korkanlar gibi.
Neredeyse iki ay. Calum'la tanışalı iki ay, ondan hoşlanalı yedi hafta ve onu sevgilisinden çalalı ise dört hafta oluyordu. Belki de daha uzun...
Zordu. En yakın arkadaşının gözlerinin içine bakarak gerçeklerle yüzleşmek zordu.
En başta bahsettiğim de buydu. Kaçıyordum. Gerçeklerden, sonuçlarından ve düşüncelerimden. Her şey kötüydü, berbattı. Karanlık düşüncelerim saf tarafımı sıkıştırıp ağzımdan gerçekleri yanlışlıkla kaçırmam için tehdit ediyordu.
İzin vermezdim. Bencillik, nankörlük. Kabul ediyorum. Ama mutluydum. En azından her şey ortaya dökülene kadar mutlu olacaktım.
"Gitsem iyi olacak." dedim buz gibi sesimle. Şöminedeki ateş bile düşüncelerimin soğukluğunu ısıtamaz, sesim bir buz olsa bile eritemezdi.
Kucağından yavaşça çekildiğimde kalın dudaklarını birbirine bastırdı. Düşünceliydi. Hafif çatık kaşları ve derin bakışları kendini çabuk belli ediyordu. "Neden?"
Alaylı gülümsememi bastıramadım. Ani ruh değişimimi farkındaydı ve hâlâ beni zorluyordu. Ne yapmamı bekliyordu, anlamıyordum.
Kavga etmemek için dilimi tutup oturduğum minderden kalkmaya yeltendim ama izin vermedi. Gözlerimi kapattım ve dizlerimin üstünde dururken elimi, beni durduran koluna koydum. "Yapma," dediğimde kendimi sıkıyordum. Utanıyordum. Bana hâlâ bir şey söylememişti.
"Ne yapmayayım?" dediğinde gözlerimi açtım. Bakışlarım sadece gözlerine odaklandığında aklımdan aslında çok şey geçti. Ama şu an kendini en çok baskın tutan üç duygu vardı. Pişmanlık, utanç ve öfke.
Elini sertçe ittirip ayağa kalktım. "Farkında değilmişsin gibi davranma." Neredeyse ağlayacak gibi hissediyordum. Yaklaşık dört hafta öncesinde onu kıskandığım için ağlarken şimdi ise kıskanacak biri olmadığı ve bana karşılık vermediği için ağlayacak gibi hissediyordum.
"Sana yalan söylememi mi tercih edersin?Yoksa... Susmamı mı?" dediğinde afalladım. Eğer şaka yaptığını söyleseydi ya da belirtseydi göğsüne vurur ve ona sarılırdım. Önce sinirlenirdim daha sonra gerçek olmadığını kendime hatırlatıp sevinirdim.
"Doğruyu söylemeni. Çünkü cevabın kötü de olsa doğruyu bilmeye hakkım var. En azından sevgimi değecek kişilere vermeyi tercih ederim bundan sonra." dediğimde gülümsedi ve yerinde kıpırdayıp bana döndü. "Neden şu an uygulamadığın bir şeyi gelecekte yapmayı tercih ediyorsun ki? Birilerine değer vermek için birilerinin seni kırması mı gerek?"
Ortamın sıcaklığına zıt olan ellerimi sweatshirtün cebine soktum. O ise devam etti, "Noah, gözlerinin içine bakıyor ve seni mutlu etmek için çabalıyor. Sence Noah sevgine değer biri değil mi?"
"Evet-"
"Peki neden burada benimlesin? Ve az önce benimle seviştin?" dediğinde başımdan aşağı kaynar sular aktarılmış gibi hissettim.
"Çünkü seni seviyorum. Noah'ın beni sevmesi umrumda mı sanıyorsun? Önemli birisin ki sana değer veriyorum. Kalbimi açıyorum." dedim ve boğazımdaki yumruyu yutkunarak yok etmeye çalıştım.
"Noah'ın sevgisi umrunda değil ama seni kırdığımda sana değer veren birine yani Noah'a önem vereceksin öyle mi?"
"Neden böyle yapıyorsun?" dediğimde gözlerim dolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Supermarket //c.h
FanfictionÖğlen en yakın arkadaşımın sevgilisini düşünerek sildiğim market zemininde şimdi onunla sevişiyordum.