|27|

630 24 7
                                    



🛒

Yere çöktüm, dizlerimi kendime doğru çektim. Calum'la aramızda yaklaşık on santim vardı. Anlımı dizlerime yasladım ve Tanrı'ya dua etmeyi kesmedim, devam ettim. Kafamı kaldırdım, ceplerimi yokladım. Telefonumu almadığım aklıma geldiğinde bakışlarımı karanlık asansörde görünmeyen Calum'a çevirdim. Yüzünü görmemem bir yandan da iyiydi. Ona baktıkça öfkeleniyor, bütün düşüncelerimi kusasım geliyordu.

Boğazımı temizledim. "Telefonun yanında mı?" Nefes alışverişini duyabiliyordum. "Evet." Bacaklarımı çaprazlayarak bağdaş kurdum. "Annemi ara. Arkadaşlarını ara desem adresi bilmiyorlar. Noah veya Mona'ya yapacak açıklamamız yok." Diyerek sesli düşündüğümde bacağıma bir şeylerin değdiğini hissettim. "Ve bacağıma dokunmayı kes." Tısladım. Calum'un hareketlendiğini hissettim. Bacağıma temasını kesmedi. "Ciddiyim,seninle gelmem sana olan sinirimin geçtiği anlamına gelmez."

Kıpırdanmaya ayakta olmasına rağmen devam ediyordu. "September sana temas ettiğim yok." Bacağıma dokunan şey hareket ettiğinde çığlık atıp ayağa kalktım. Calum'un üstüne çıktım. Gerçekten. Sırtı veya göğsü neresi olduğunu bilmiyordum. Örümceklerden ve her türlü böcekten aşırı korkardım. Bacaklarımı beline, kollarını boynuna sarmıştım. Sanırım yüzü bana dönüktü çünkü burnundan çıkan sıcak nefesleri kazağımın delikleri arasından tenimde delik açmak istermişçesine sızıyordu.

Ellerini kalçama koyduğunda ayaklarımı kalçasının arkasında çaprazladım ve kendimi sağlamlaştırdıktan sonra geri çekilip kalçamdaki eline vurdum. "Ne yaptığını sanıyorsun?"

Boğuk kıkırtısını duyduğumda elimi aşağı indirdim. Kazağıma çarpan nefesleri hızlandığında elimi cebine sokup telefonunu çıkardım. Feneri açıp yere baktığımda bir şey olmadığını gördüm. "Sanırım bacağına dokunan şey bu." Deyip boynuma doladığım atkının bir tarafı diğerine göre uzun olan ucunu gösterdi. Bakışlarımı aynaya çevirdim ve bulunduğumuz duruma baktım. Bana bakıyordu. Eğer ona kafamı çevirirsem burun buruna gelecektik.

Kollarını belime doladı. Kafamı geriye çekerek ona baktığımda gözlerinin, telefonun ışığı tavama doğru bakmasına rağmen parladığını fark ettim.Kalın dudaklarını aralayıp çenemi öptüğünde ellerimi omzuna koydum. "Hala sana dokunmak istediğimi nereden çıkarıyorsun?" Dedim gözlerimi kahverengi gözlerinden ayırmayarak. Birbirine doladığım ayaklarımı çözüp ineceğim sırada Calum adım atarak sırtımın asansör kabininin duvarına çarpmamı sağladı.

"İki, bugün dahil, üç gündür açıklama yapmama izin vermiyorsun. Beni dinle artık." Sağ ellerimi pazısına yerleştirdim, kuruyan ağzım için yutkundum. Sol elimde tuttuğum telefonunun ışığı yanmayı kesince atan kalbim telaştan daha da hızlı atmaya başladı. Benim göğsümü dövdüğü yetmiyormuş gibi Calum'unkine de ulaşıyordu bu hasar.

"Siktir." diye mırıldandım ve kafamı geriye yasladım. Şu anki durum şaka gibiydi. Eğer birileri bana bunu anlatsa onlara güler, Donald Trump'ın da melek olduğunu söylerdim.

"Dediklerinden sonra sokakta yürürken Mona aradı..." İşte hikaye başlıyordu. "Motorum yanımda olmadığı için onun beni alabileceğini düşündüm. Beni evine götürdü, annesi ve babası kayak tatiline çıkmış. Çok sinirliydim, lanet olsun beni anneme benzetmen o kadar çok kızdırmıştı ki Mona'nın getirdiği içkileri içmeye başladım." Kucağından inmek istediğimde geri çekilip buna izin verdi. Yere oturdum." Kafamı taşıyamayacak kadar içmiştim. Koltukta uyuyacakken Mona beni odasına çıkardı. Geri kalanını pek hatırlamıyorum. Ara ara seni gördüğümü sanıyordum. Ama Tanrı şahidim olsun ki ona Mona olarak dokunmadım. Hatta dokunmadım bile. Beni öpmeye çalıştığını ve kafamı çevirdiğimi hatırlıyorum ama gerçekten onunla isteyerek birlikte olmadım."

Supermarket //c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin