|7|

691 34 0
                                    


🛒

Noah beni eve bırakmıştı ve kendisi daha sonra geleceğine dair söz verip gitmişti. Eve girdiğimde direkt Mona'nın odasına çıktım. Odaya girdiğimde endişelerim, hayal kırıklıklarımın yanında daha ufak parçalar halinde kalmıştı. Gözüme batan ve canımı yakan büyük parçalardı.

Mona yatakta yatarken Calum, onun yanındaydı. Onu göğsüne çekmiş, saçlarıyla oynuyordu. Calum ona bir şeyler mırıldanırken Mona gözlerini kapatmıştı fakat huzuru ve mutluluğu gözlerimi kamaştırıyordu. Calum, beni gördüğümde yerinde dikleşti. Mona gözlerini açtığında, gözlerinin ilk hedefi ben oldum. "Merhaba."

"Senin için çok endişelendim. Calum aradığında ve kaza yaptığınızı söylediğinde aklımı kaybediyordum." dediğimde gülümsedi. Calum yataktan kalktı ve, "Sizi yalnız bırakayım." diyerek odadan ayrıldı.

"Endişelenme. Sadece kolum kırık." Gözlerimi devirdim ve Calum'un kalktığı yere ,yatağın kenarına, oturdum. "Öyle denilince olmuyor işte. Ama görünüyor ki bu iş sizi daha çok yakınlaştıracak."

Gülümsemesini daha da genişletti. "Kendisinin suçu olduğunu söylüyor. Kolum alçıya alındıktan sonra eve gelirken taksiyle geldik. Bana yolda yaklaşık on beş kere bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sordu." Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Şanslı olduğunu biliyorsun değil mi?"

Bakışlarını bana çevirdi. Gözlerini irileştirip bana baktı. "Bana iyi geliyor, öyle değil mi?Onun yanında mutluyum."

"Eğer mutluysan, başka bir şeyin önemi yok. Tadını çıkar." Omuz silktim ve söylediklerimden sonra dudaklarımı ıslattım.

"Biliyor musun, sana sahip olduğum için mutluyum. Rachel gibi değilsin." dediğinde acı bir şekilde gülümsedim. Hiçbir şeyi sorun yapmıyordum. Ben olsam ben de kendimi severdim elbette. Ne ona sorunlarımdan bahsediyordum ne de sıkıyordum. Onun dertlerini anlatabileceği psikoloğu gibi bir şeydim işte. Biraz tavsiye ve motive ile kendimi daha da sevdiriyordum. Aslında Mona'ya mutlu olduğunda başka şeyleri umursamaması gerektiğini söylememe gerek yoktu.O zaten bunu biliyordu ve yapıyordu.

Aşağı su almak için indiğimde Calum'u mutfakta telefonla uğraşırken gördüm. Onunla deli gibi konuşmak istiyordum. "Hey, seninle konuşamadık ama iyi misin?"

Telefondan kafasını kaldırdıktan sonra kapatıp cebine sıkıştırdı. "İyiyim. Önümüze aptalın birisi çıktığında aniden rotayı çevirmek ve frene basmak zorunda kaldım. Mona bana pek tutunamadı. İkimizde de kask vardı ama o daha şanssızdı."

Ona yaklaştığımda bana bakmaya devam etti. Arkasından bardak alıp kendime su doldururken konuştum. "İyi olmana sevindim. Senin haber verişin sende pek hasar yokmuş gibi hissettirdi." Ona bayağı yaklaşmıştım.

Kazağının kolunu sıyırdığında bileğinin morarık olduğunu gördüm. "Aman Tanrım," Kolunun sağlam olan yerini tuttum ve bardağı tezgaha bırakıp tüm ilgimi üstüne verdim. "Doktora gösterdin mi? Ciddi bir şey olabilir." Dedim endişeyle. Onu böyle görmek beni kötü hissettirmişti.

"Evet sadece incinmiş. Krem falan verdi." Dediğinde kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Birkaç saniye yüzünü incelediğimde o da bana bakıyordu. Aslında söylemek istediğim milyonlarca şey vardı ama bunu yapmamam gerektiği için sadece bakışlarımla anlatmaya çalıştım. Ama o sadece geri çekilip "Mona'nın yanına gitsem iyi olur." dedi ve benden uzaklaştı.

🛒

Artık odada Calum'u gördüğümde şaşırmıyordum. Çoğu zaman Mona'nın yanındaydı. Bende markete gitmiyordum. Calum'da sabah derslerinden sonra öğlen geliyordu. Mona sağ kolunu kırdığı için yapacakları işleri kısıtlamıştı.

Supermarket //c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin