|10|

686 33 0
                                    


🛒

"Biliyorum, benden hoşlanıyorsun. Bana bakışlarını görüyorum. Göz göze geldiğimizde kafanı utançla çevirmeni, her parçamı ezberlemek istercesine bakmanı görüyorum. Beni kutsal bir varlık olarak görüyorsun, ya da Tanrı'nın şaheseri. Beni düşünüyorsun, her dakika, her saniye. Hayal ediyorsun, birlikte olduğumuz zamanı, olacağımız günleri hayal ediyorsun. Yapacağımız tonlarca tatlı şeyleri en ince ayrıntısına, en küçük kısmına kadar canlandırıyorsun hafızanda. Söylediklerimin hepsini yaptığın gibi aynı zamanda beni seviyorsun. Bunu biliyorum ve farkındayım Amelie."

Kitabı okumayı bıraktım ve oflayarak geriye yaslandım. "Bay Relize, sizce Calum testten geçti mi?" Bacağımı tekli koltuğun kol koyma kısmından sarkıttığım sırada o, gözlüklerini burnunun kemer kısmına çıkardı.

"Noah iyi çocuk." Dediğinde kitabın kapağını kapattım. "Hikayedeki asıl çocuk o değil Bay Relize,"

Gülümsedi, ama hâlâ soruma cevap vermemişti. "Calum fena değil, ama benim favorim Noah." Sonunda ağzındaki baklayı çıkardığında gözlerimi devirdim. Keşke Noah'ı hiç araya sokmasaydım. Onun Calum'dan daha sıcakkanlı olduğu gerçeği gözle görülebilecek bir şeydi.

"Bay Relize, benim hoşlandığım kişi Noah değil,"

"Olabilir! Yine de bir şans vermelisin," Yerimde doğruldum ve oturur konuma geçtim. Saatime baktığım an yerimden fırladım, "İşe geç kaldım. Gitmem gerek, görüşürüz Bay Relize!" Buruşuk yanağına bir öpücük kondurdum ve hızlıca evden çıkıp metroya hızlıca yürüdüm.

🛒

Üstümü değiştirdikten sonra bugünün nöbetçi listesine baktım. İki gün sonraydım, ama kiminle olduğum yazmıyordu. Elime bugün tarihi dolan yiyeceklerin listesiyle birlikte, bir alışveriş arabası aldım.

Tarihi geçmiş kalan turşu konserveleri arabaya koydum. Yan tarafındaki konserve ananaslara da aynısını uyguladım. Daha sonra bir arkadaki standlara geçtim. Tarihi geçen çikolataları arabaya attım. Listeye tik attım ve dondurucu kısmına ilerledim. Kapağı açtım. Sütleri, yoğurtları ve tereyağları raftan aldım.

Dolu market arabasını depoya soktum ve çöp kısmındaki boş kolilere, rahat taşınması için yerleştirdim. Kapıdan çıkmak üzereydim ki Calum karşıma çıktı.

"N'aber?" kısa bir şekilde gülümsedi. "İyiyim, ya senden." Aynı karşılığı o da verince yanından geçtim ve, "Kolay gelsin!" diye bağırdım.

Çıkışta beraberdik. Monalisa'nın alçısı çıkacaktı ve yanında olacaktık işte. Mona ve ilişkileri.

Birkaç kere bunu daha yaptığımda depoya gittim. Calum hâlâ buradaydı. Bir kenara oturmuş şarkı mırıldanıyordu. Geldiğimi gördüğünde devam etmemeyi tercih ederek bana gülümsedi. Kolilere doldurduğum işleri ittirerek, deponun büyük kapısının önüne götürdüm. Daha sonra Calum'un yanına oturdum.

"Kollarım koptu resmen," Kollarımı ovaladım ve homurdandım. Yüzünü bana çevirdi, "Yeni ürünleri dizmek de çok sıkıcı." Dediğimde bana bir süre cevap vermedi, cebinden tekefonunu çıkardı. "Sabret az kaldı, ben Mona'ya kavuşacağım, sen de..." Diyecek bir şey bulamadığında ezikmiş gibi hissettim. "...ne bileyim... evinde rahat bir uykuya kavuşursun." Sözleri kutup bölgesinde mağaralarda bulunan sarkaçlar gibi kalbime saplanmıştı. Bu, çok küçümseyiciydi. Kalbimin hızlanması ve boğazıma oturan engel dışında her şey yolundaydı. Damarlarımda akan kanın hızlandığını ve sinirle dolup taştığını biliyordum bu yüzden daha fazla susma ihtiyacı duymadım.

"Uykuya değil, Noahla geçireceğim kaliteli bir vakite kavuşacağım." dedim ve derin bir nefes aldım, sıkışan göğümün içine nefes girmesini sağlayarak. Noahla yakınlaşmak, Calumla olan en saçma sohbetimiz kadar bile heyecanlandırmıyordu beni.

Supermarket //c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin