🛒
Ambrosia:Tanrıyı ölümsüzleştiren yiyecekler.
🛒
Bayan Martin'in tebeşirini tahtanın kenarına bıraktığında not almayı bıraktım. Vanessa yazdığı kağıdı bana verdiğinde açıp okudum.
Kaçırdığım dersin başında alınan notun fotoğrafını çektim ve Vanessa'ya teşekkür ettim. Zil çaldığında sıramdan kalktım ve markete gitmek için okuldan çıktım.Mona'nın son iki dersi boş olduğundan okuldan erken çıkıp erkek arkadaşıyla buluşmayı tercih etmişti. Tabii, bende olsam bende öyle yapardım.
Duraktaki otobüse bindim ve kulaklıklarımı takıp başlayan yağmuru izlemeye başladım.
Gökyüzü, tüm gücüyle haykırıyor, annesini kaybetmiş çocuk gibi gözyaşlarını döküyordu.
Hava grileşmiş ve kararmıştı. Normalde bu saatlerde her zaman güneş batmaya yakın olurdu. Fakat güneş, sanki gökyüzüyle kavga edip çekip gitmiş gibiydi.
Marketin önünde durduğunda koşarak markete girdim. O kadar çok yağmur yağıyordu ki saçlarım yirmi metrelik yolda, başımdan aşağı sular aktarılmış gibiydi. Bunu dert etmeyerek soyunma odasındaki küçük havlulardan biriyle saçımın suyunu aldım.
Üstümü değiştirdim ve yeni gelen şarapları dizmeye karar verdim. Kendim ve Bay Relize için birer şişe ayırdım.
Daha sonra nöbetçi listesine baktığımda hoş bir sürprizle karşılaştım.
"Sen de gördün sanırım." arkamı döndüğümde gülümsedim. "Evet,"
"Kalacak mısın sen bu akşam?" Kalın dudaklarını birbirine bastırdı. "Evet, Mona bugün teyzesinin yanına gidecek, yurt dışına."
Mona burada olsaydı tabikide kalmazdı.
"Ya sen burada mısın?" Bir süre liselerdeki adımıza baktım. Tanrı'nın bu hoş iyiliği için kiliseyi ziyaret etmem gerekecekti. "Buradayım tabii,"
"Güzel, akşam görüşürüz o halde." Gülümseyerek başımı salladığımda yavaşça arkasını dönüp uzaklaştı.
Annemi aradım ve nöbetçi olduğunu bu akşam burada kalacağını haber verdim. Bankada oldukça yoğun bir gün geçirdiğinden onaylayıp kapatmak zorunda kalmıştı. Her şey aptal evden taşınmak içindi. Calumla falan alakası yoktu tabii.
İndirime girmiş ürünlerin etiketini değiştirmeye karar verdim. Yapışkanlı kağıtları çıkartıp bulunduğu rafın kesit kısmına yapıştırıyordum.
Ardından Mona geldi. "September, senden bir şey rica edebilir miyim?"
Lütfen nöbetçi olmakla ilgili olmasın, lütfen.
"Dolabımdaki tişörtü bugün eve götürebilir misin? Hafta sonu geri alacağım."
"Bugün götüremem ,ama yanıma alırım."
Yapışkanlı kağıdı kağıttan çıkardım ve eski kağıdı söküp yerine yapıştırdım. "Neden bugün götüremezsin? Noah'la mısın yoksa?" Hınzırca gülümsedi ve beni küçük bir şekilde dürttü.
"Maalesef, nöbetçiyim bugün." diyerek yalan söyledim. Yalan söylediğim kısım, maalesef kelimesini kullanıp üzgün olduğumu belirtmemdi. Gerçek duygularımı bilmesine gerek yoktu. Çünkü eğer gerçek duygularımı bilseydi bir metre yakınımda bile durmak istemeyeceğine emindim.
"Sahiden mi? Calum ile?"
"Evet," Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım ve ona baktım. "Bunda ne var ki?" sıradan bir şekilde söylemeye özen gösteriyordum. Ters psikoloji ile her şeyin gayet normal ve kendisinin abarttığını düşündürebilirdim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Supermarket //c.h
FanfictionÖğlen en yakın arkadaşımın sevgilisini düşünerek sildiğim market zemininde şimdi onunla sevişiyordum.