🛒"Ne söylediğini farkında mısın?" dedim, Noah'nın elini tutarken. Oscar ödülü almalıydım. Yaptığım şeyler öyle gerçekçiydi ki kendimden şüphe bile ettirmiyordum. Normalde yalan söyleme yeteneğim yoktu ama Calum sayesinde bunu geliştirmiş, yaptığım hareketlerle birlikte tıpkı bir filmin içinde rolümü sergiliyormuş gibiydim.
"Beni duydunuz." İşaret parmağınını bize tehditkar bir şekilde yöneltti. Calum'un yüzüne baktığımda oldukça rahat olduğunu gördüm. Tabii ağlamasını kim beklenebilirdi ki?Umursamıyordu bile. Sonuçta gizli kalmasını isteyen de bendim, götü sıkışan da.
"Ah, sen öğrenmişsin..." dedim. "Lydia söyledi değil mi?" Gergin tavrımı belli etmemek adına gülümsedim.
Bu soru şu anlık her şeyi değiştirebilirdi. Eğer onaylarsa bu partideki kart taşıma oyunu oynarken öpüştüğümüzü söylerdim -bu doğruydu. Eğer itiraz ederse ve bunu söyleyen kişi; ne zaman ve nasıl olduğunu söylediyse, nasıl bir açıklamayla götümüzü kurtaracağımı bilmiyordum.
"Evet! Ama siz? Ne zaman ve nasıl?!" Mona her an ağlayacakmış gibi duruyordu. Eğer bu sefer paçayı kurtarırsak, Mona her şeyi öğrendiğinde intihar falan mı edecekti?Kelimenin tam anlamıyla yıkılacak da olabilirdi.
"Bak Monalisa, öncelikle şunu söylemeliyim ki kesinlikle aramızda özel olan bir şey yok," Bakışlarımı Calum'a çevrildim. Gözlerindeki alay beni öldürecekti. Neyle dalga geçtiğini pek anlayamıyordum. Benim rahat yalan söylemem mi yoksa Mona'nın buna inanması mı? "Her şey beni zorla götürdüğün o aptal partide oldu. Yanlışlıkla oldu ve bir daha asla tekrarlanmayacak. Tanrı aşkına Calum'dan bahsediyoruz."
Monalisa anlam veremediğim surat ifadesiyle Calum'a baktı. Hala bir şeylerden şüphe ediyordu belli ki. Ona hak vermeliydim çünkü aynısı bana yapılsaydı ben de içimdeki şüpheyle hareket eder, düşünürdüm. Bu benim en yakın arkadaşım bile olsa ne olabileceğini asla tahmin edemezdim. Sonuçta bu gerçekleşmesi olağan bir şeydi.
"Mona... düşüncelerini anlayabiliyorum ama şu an kiminle olduğuma bir bak. Calum benim sadece yakın arkadaşım." Dedim ciddi bir şekilde. Noah elimi bıraktığında zaten hızlı atan kalbim göğsümden çıkacak sandım. Ardından sıcak elini omzuma koyup beni kendine doğru çekti. Sırtımın göğsüne yaslanmasını sağladı.
Mona gözlerini beş saniye boyunca kapattı ve derin bir nefes alarak açtı. "Haklısınız. Ben... sadece öyle bir söyledi ki... gerçek sandım. Bunu düşündüğüme inanamıyorum." Ellerini saçlarına götürüp saçlarını düzelttikten sonra Calum gülerek Mona'yı bileğinden tutup kendisine çekti. "Sadece buna inanmadığını söylemeni bekliyordum." Saçlarının üstüne öpücük kondururken gözleri bana kaydı.Tıpkı şey gibi baktı, "Ucuz atlattık."
Bir kafeye oturduk. Bahar yavaş yavaş geliyordu bunu artık karın yağmamasından ve havaların biraz daha ısınmasından kolayca anlayabiliyordum. Doğum günüm yaklaşıyordu ve ben nasıl sürprizlerle karşılaşacağımı bilmiyordum.
"Lydia bana mesaj attı ama tam olarak ne zaman olduğunu yazmadı. Ah, Tanrım gerçekten kötü hissediyorum. Çıkışmam için üzgünüm çocuklar, böyle bir şeyin kasıtlı olmadığını anlamam gerekirdi." Dedi bininci kez. Kesinlikle bulduğum ilk sivri bir şeyi boynuma saplayabilirdim. Buraya gelene kadar sürekli aynı şeyi söyleyip durmuştu. Calum ve ben artık sorun kalmadığını söylemekten bıkmışken olaya Noah bile müdahale etmişti.
Calum en sonunda kahvesini sertçe tabağına bıraktı. "Sorun değil, Mona. Gerçekten şunu artık söylemeyi kes." Ağzım açık bir şekilde Calum'un tepkisini izledim. Kafamı çevirip Mona'ya baktığımda gözlerinin irileştiğini gördüm. "Ben... ben üzgünüm." dedi gözleri dolarken. Ne yani ağlayacak mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Supermarket //c.h
FanfictionÖğlen en yakın arkadaşımın sevgilisini düşünerek sildiğim market zemininde şimdi onunla sevişiyordum.