|19|

512 21 6
                                    


🛒

"Ne?"

Dediğimde ağzımdan çıkan en mantıklı şey buydu. Gerçekten normal olmaya çalışıyordum ama becerebildiğim pek söylemezdi.

Ellerini teslim olurcasına yukarı kaldırdı. "Duyduğum gibi babam bana marketi devretmişti. Yani marketin sahibi benim."

Bakışlarımı yere indirip bu gerçeğe inanmaya çalışırken bir yandan da gözden kaçırdığım ve fark edemediğim ipuçlarını arıyordum.

Bana yaklaştığını farkettiğim anda kafamı kaldırdım -ki kaldırır kaldırmaz burun buruna geldik. Ellerini belime yerleştirdiğinde dudaklarını benim dudaklarımın üstüne kapadı.

Onunla öpüşmek istemiyordum. Gerçekten onunla yakın arkadaş olma fikri benim için en mantıklı şeydi. Fakat o benden hoşlanıyordu ve henüz böyle bir şeyi yeni itiraf etmişken ondan uzaklaşmam, Calum ve benim (bizim) ilişkimizin çabuk öğrenilmesi demekti. Henüz her şeyin neredeyse başındayken bunun erkenden olmasına izin vermezdim.

Beni öpmeye devam ederken annemin gelmesi için dua ediyordum. Ya da alt kattakilerin ses çıkarması veya herhangi bir şey. İhanet ediyormuş gibi hissediyordum. Ama Noah'ı kırmak istemiyordum.

Telefonuma mesaj geldiğinde Noah'ın eli belimden yavaşça aşağı inmeye başladı.

Hayır bunun sonu tahmin ettiğim gibi bitmeyecekti.

Elleri kalçamda gezinirken gözlerimi aniden açtım. Vücudum sinyal veriyordu ve zihnimdeki ben, sanki yanımdaymış da kulağıma, tehlike diye fısıldıyor gibiydi.

Ellerimi omzuna koyduğumda kalçamı sıktı. Telefonum bir kez daha cebimde titreştiğinde artık buna son vermem gerektiğini karar verdim.

Buna izin vermem bile saçmalıktı.

Omuzlarından ittirdiğimde gözlerini açtı. Gözlerinin parıltıyla parladığına Tanrı da şahitti.

Telefonum, biz Noah'la birbirimize bakarken tekrardan titredi. Sanırım ısrarla mesaj atan Calum'du.

Eğer şimdi telefonumu çıkarırsam Noah'ın da merak edip bakacağını biliyordum. Bu yüzden o gidene kadar telefonuma elimi sürmemeyi tercih ettim.

"Annem, gelebilir..." diye açıkladığımda gözlerindeki endişe kırıntılarının yerine memnuniyet dolduğunda eridim. Ona gerçekleri itiraf etmediğim için vicdan azabı çekiyordum.

"Zaten gitsem iyi olur, bugün amcam gelecekti." dediğinde yüzüme zoraki gülümseme kondurdum.

Yanımdan geçeceği sırada kolunu tuttum. "Buraya neden gelmiştin?" dediğimde aynı zamanda elimi kaslı kolundan çektim.

"Çiftliğe gidiyor muyuz, diye sormak biraz sarılmak ve seni görmek için." dediğinde güldüm.

"Gideceğiz."

🛒

Nasıl geçtiğini anlamadığım günler bir hızla geçmişken, nihayet Şubat gelmişti.

Calum, bavulumu Mona'nın annesinin Range Rover'ının bagajına koyduğunda kalın kabanımın ceplerine elimi soktum. Noah arka koltukta oturmuş beni beklerken, geçen hafta barıştığım ve aramızı düzelttiğimiz arkadaşım, Mona ön yolcu koltuğunda oturuyordu. Calum, kolumdan tutup beni yanına çekti ve aşağı eğilip beni de aşağı çekti. Dudağıma öpücük kondurduğunda gülümsedim. Aniden ayağı kalktığında ben sağ tarafa o sol taraftan yürüdü. O sürücü koltuğuna otururken, ben de Noah'ın yanına arka koltuğa oturdum.

Supermarket //c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin