|9|

689 35 1
                                    


🛒

Marketten hızlıca çıktım. Belki de sadece Calum'a odaklanmak yerine bu kadar kör olmayıp etrafımdaki kişileri fark etmeliydim. Calum'un yaptığının tam aksine.

Metroya yürüdüm ve jeton atıp metroya bindim. Metronun tavanına baktım ve akmaya yakın gözyaşlarımı geri yollamaya çalıştım. Kafamı geriye yasladım ve gözlerimi kapattım. Ne olacağını sanıyordum ki? Mona hiçbir zaman basit bir kız olmamıştı. Benim düşündüklerim biraz daha masumdu. Fakat onunki... eminim Calum'un ona olan sevgisi artmıştı.

Bu aralar sadece onların aralarının daha iyi olmasını ve yakınlaşmalarını izlemekten başka bir halt yaptığım yoktu.

Bu konuyu düşünmekten ve kendimi her seferinde bu bataklığa sokmaktan çok sıkılmıştım. Her zaman aynı şeyleri düşünüyordum. Ve artık buna kendimi alıştırıp düşünmeye bir son vermeliydim. Bay Relize'ın görmezden gel çağrısı yapabileceğim en zor şeydi.

Durakta indim ve eve yürüdüm. Kısa bir süre ardından eve vardım. Evde kimse olmadığından kimseye bir şey söylemek zorunda kalmadan odama gittim ve yatağıma girdim.

Tuttuğum gözyaşlarımı bıraktım ve elimle yüzümü kapattım. Hıçkırıklarım odada yankılanırken düşünmeden edemiyordum. Bilinçaltım sadece ona odaklanmış gibiydi, sanki ağzımı açsam ağzımdan çıkacak her şey aklıma onu getirecek şeyler gibiydi.

Telefonuma mesaj atmasını istiyordum. Beni merak etmesini ve endişelenmesini. Onun arkadaşından bir şey değildim. Neden bunu düşünmeliydi ki?

Elimin tersiyle yanağımı ve gözlerindeki yaşları ve yanağımı sildim. Yorganı ileri itekleyerek yataktan kalktım. Banyoya gittim ve üzerindeki kıyafetlerden kurtulup suyun altına girdim. İlk beş dakika suyun altına bekledim. Düşüncelerimin de suyla akıp gitmesini istiyorum.

Durulandım ve bornozumu giydim. Saçlarımı havluya sardım ve mutfağa ilerledim. Nutella ve sandviç ekmeklerinden aldım. Sandviç ekmeğine nutellayı sürdüm ve tezgaha bırakıp dolaptan süt çıkardım. Bıçakta kalan nutellayı yalarken bardağa doldurdum, bunları tepsiye koydum. Odama gidip üstümü değiştirdim. Saçımdaki havluyu çıkardım, saçlarım kabarmadan taradım ve kuruttum.

Kapı çaldığında ilk önce delikten baktım. Bunun Calum olduğunu görünce heyecanlanmadan edemedim. Tanrım. Buradaydı. Üstümdeki dar ince askılı tişörtü ve  gri düşük bel ve bol eşofmanı umursamadan kapıyı açtım. Bacaklarımı beline sarmak ve onunla öpüşmek istiyordum. Esmer vücudunun yer yerine dokunmak ve sıcaklığını çok daha fazla hissetmek.

"Neden öylece gittin? İşin olduğunu söyledin," Beni baştan aşağı süzdü. "Ama hiç öyle görünmüyor," Kaşlarımı çattım. "Dış görüntümden buna karar veremezsin. Belki çoktan hallettim? "

Ellerini göğsünde birleştirdi. "Oh, bunun olduğundan şüpheliyim. Çünkü Mona'dan bahsettiğimde kapana kısılmış fare gibi gözlerini büyüttün ve arkanı döndün."

Sinirlerimin yükseldiğini hissediyordum. "Beni bu kadar dikkatli izlediğini fark etmemişim." Oldukça gereksiz bir şey söyledim ve kapıya yaslandım. Bir süre beni izledi. Ben de onu. İçeriye davet etmemi bekliyordu. "Geçebilirsin," fısıldadım ve geriye çekildim.

Mutfağa girdi ve hazırladığım tepsiye baktı. Sandviç ekmeğini ve nutellayı tezgahtan aldı ve kendine de aynı şeyi yaptı. Çikolata sürdüğü kahvaltılık bıçağını yaladığımı söylemek ve söylememek arasında kaldım. Sonra iğrenç bir insan olmadığımı düşündüm. "Şimdi anlatacak mısın?" mırıldandı ve ekmeğinden bir parça ısıracakken onu durdurdum. "Kullandığın bıçağı yaladım. Yerinde olsam yemem."

Supermarket //c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin