|24|

567 23 4
                                    


🛒

Duymak istediğim şeyi duyduğumda içimdeki rahatlamayı pek de dışarı yansıtmamaya çalıştım. Ona döndüm ve gözlerinin içine baktım. "Ben de seni seviyorum."

"Hayır... Ben sadece seni sevmiyorum. Sana aşığım, September. Sesi o kadar içtendi ki tüylerim diken diken oldu. "Aynı şey değil mi?"

"Değil," Dedi. "Birini sevdiğin zaman onun için en iyi olanı istersin... Ama aşıksan, onu kendin için istersin. Sırf seni istiyor olmam senin için en iyisi olduğum anlamına gelmez... Değilim. Olmadığımı biliyorum. Bununla barışmak hiç kolay değil. Çünkü gitmene izin vermem, hemen şimdi beni terk etmene izin vermem gerektiğini biliyorum ama bunu yapamıyorum. Yapmam da. Bencilim ve aşığım. Seni kendime saklamaktan başka bir şey istemiyorum."

Bakışlarımı tavana çevirdim. Sıkıntıyla yüzümü sıvazladığımda ağlayacak gibi hissediyordum. Söyledikleri beni mutlu edecekken bir başkasını nasıl kırabilirdi?

"Gitmeyeceğim." sessizce fısıldadığımda, Calum bana yaklaştı. Yanağını gerdanlığıma koyduğunda kolları belime sarıldı. Sol elim istemsizce saçlarına gitti. "İnanmadığın şeyleri söyleme." Dediğinde kafam oldukça karışıktı.

"Genellikle kızları yarı yolda bırakan sensin. Şimdi benim sana bunu yapmamdan mı korkuyorsun?" Boğuk bir şekilde güldüğünde eş zamanlı olarak acıyla inledi. Yüzündeki yaralar zaman geçtikçe kendini belli ediyordu.

"Eğer bunu yapacak biri olduğunu düşünseydim sana karşı bu kadar açık olmazdım," derin bir nefes alıp verdi. Kafasını kaldırdı ve bana baktı. Nefesi hala alkol kokmasına rağmen hemen uyumamasına şaşırdım.

Yataktan çıktı ve elini pantolonun cebine soktu. Ben de yerimde dikleştim ve sırtımı yatak başlığına dayadım. Cebinden bir şey çıkardı ve yatağa oturdu. Sağ avucunda bir şey olduğunu biliyordum. Elini omzuma koydu ve arkamı dönmemi sağladı. Saçlarımı tek omzumda topladı ve açık kalan enseme öpücük kondurdu. Kafamı aşağıya eğdiğimde dudakları bir süre ensemde kaldı. Ardından boynumda soğukluk ve ağırlık hissettim.

Parmakları ensemde hareket ederken boynumdaki kolyeye baktım. Kolyeyi ince gri bir zincir taşıyordu. Kolyenin ucunda turkuaz bir taş vardı. Bu taşın damarları siyah renkte olduğundan kolye mükemmel duruyordu. "Sevgililer günün kutlu olsun." Arkamı döndüğüm sırada burnum burnuna çarptı. "Teşekkür ederim."

Yerimden kalktım ve dolabımın içinden Calum için aldığım hediyeyi çıkardım. Ona uzattığımda elimdeki kutuyu almak yerine beni belimden kendine doğru çekti ve kucağına oturttu. Hediyeyi açtığında dudaklarımı birbirine bastırdı. "Bu bebeği benim için mi aldın yani?" gözlerinin parıldadığına yemin bile edebilirdim. Ona motor sürerken giymesi için deri ceket almıştım.

Beğeneceğini biliyordum.

Hediyeyi kutusuyla yatağın yanına bıraktı. Beni sırt üstü yatırıp üstüme çıktı. Sol dizini bacaklarımın arasına yerleştirirken dirseklerinden destek almasına rağmen göğsü göğsüme baskı uyguluyordu.

Ellerimi ensesindeki saçlara dokunmak için uzattığımda, onun eli sweatshirtümün içine girdi. Eli yavaşça göğsüme doğru çıkarken sütyen giymediğimi göğsüme dokunduğunda farketti. "Siktir,"

Dudakları çenemle buluşup boynuma ilerlerken kafamı geriye yatırarak ona daha fazla alan açtım. Sağ eli, sol göğsümü kavradığında gözlerimi sıkıca yumdum ve ağzımı istekle araladım. Diz kapağını bacaklarımın arasına bastırdığında belim yukarıya doğru kıvrıldı. Calum vücudunu üstüme iterek yatağa yaslanmamı sağladı. Elimi Calum'un üstündeki kazağımın içine soktuğumda karın kasları kasıldı.

Supermarket //c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin