Sizi beklettiğim için ya da sinirlendirdiğim için -ne hissettiğinizi tam olarak bilemiyorum- özür dilerim. Bu sıralar Cadı hakkında en ufak bir çalışmada bulunmadım çünkü yeni kurgularım kafamı yeterince meşgul ediyordu. Ancak ben yine de ek bölümlere devam edeceğim. Sadece süre ile ilgili sıkıntımız oluyor. Burayı kısa tutuyorum, ek açıklamalarım sonda olacak.
Derin Cafe'nin bahçesinde oturuyorduk. Yanımdaki Deniz bir elimi kavramış uzaklara bakıyordu düşünceli bir şekilde. Beren elindeki telefonla aptal sesler çıkaran bir oyun oynarken Can ise dikkatle Beren'in mimiklerini inceliyordu. Toprak, adının Meltem olduğunu öğrendiğimiz kızın yanında, içecek hazırlanın tezgahın hemen önünde oturuyor ve Meltem'in zaten başından aşkın olan işini iyice zora sokuyordu. Meltem ona hiç bakmadan bardakları kuruluyor, diziyor ve gelen müşterilere istedikleri içkileri hazırlıyordu. Ağzını nadiren oynattığını görebiliyordum ve bu demek oluyordu ki Toprak'ın gevezeliğinden nasibini alıyordu.
İçimi çekerek Deniz'e kafamı çevirdiğimde zaten bana bakıyor olduğunu fark ettim. Bakışlarında bir hüzün var gibiydi. Yayıldığım sandalyede dikleşerek iyice ona döndüm. Benim bir şey dememe fırsat vermeden kendisi konuştu.
''Her şey çok güzel, değil mi?''
''Evet. Ama bunun seni üzmemesi gerekiyor.'' dedim kaşlarımı şaşkınca çatarken.
''Bilmiyorum. Başımıza ne geldiyse mükemmel zamanların ortasında geldi.'' dedi elimi hafifçe sıkarak. Kendime birkaç saniye hatırlama izni verdim. Mutlu olduğum her anın ardından bir sıkıntı bulmuştu bizi.
''Haklısın, düşününce sana hak veriyorum. Ama ömrümüzün sonuna kadar da kuşku içinde yaşayamayız ki...'' Deniz gözlerini yere indirdi. Elimi iki yanağına koyarak gözlerimizi birleştirdim. '' Aklına getirme bunları, moralimiz hiç bozulmasın.'' Kafasını onaylarcasına sallayarak hafifçe gülümsedi.
''Hııaaaa!!'' Yerimizde sıçrayarak sesin geldiği yöne çevirdik kafalarımızı. Beren ağzı açık bir şekilde elindeki telefonun ekranına, Can ise küçük bir kedi yavrusu bulmuş gibi merhamet dolu bir ifadeyle Beren'e bakıyordu.
''Niye bağırıyorsun!?'' dedim hayret içinde. Can ise bir bize bir Beren'e bakıyordu. Sonunda bizi boş vererek Beren'le konuşmaya başladı, kedi avutan sesiyle.
''Üzülme canım, bir daha oynayıp geçeriz o bölümü.'' Mırıldanarak lanet okuduktan sonra sandalyemden kalkıp Toprak'ın yanına gitmek ve Meltem'i kurtarmak için bara yöneldim. Deniz de kınayan bakışlarını masadaki ikiliye gönderip peşime takıldı.
''Bunlar manyak yemin ediyorum.''
''Aynen.'' dedim bıkkınlığımı açıkça sesime vurarak. Elimi 'Boş ver.' dercesine salladıktan sonra gülümseyerek yürümeye devam ettim. Yaklaştıkça Toprak'ın sesi duyulmaya başlamıştı.
''-toplanmışlardı etrafıma. Ama nasıl umurumda değiller anlatamam. Sonra biri geldi kulağıma yakla... Aaa... Kuzenim ve yengem gelmiş.'' dedii Toprak bizi görünce. Meltem'e başımla selam verdim. Toprak yanındaki sandalyeyi işaret ederek bana gülümsedi. ''Buyur, güzeller güzeli yengem. Bir şey içer misin? Acıktın mı?''
''Tamam, Toprak.'' Deniz sert bir ifadeyle Toprak'ı süzdükten sonra Toprak'ın gösterdiği sandalyeye oturdu ve beni de diğer yanına alarak Toprak'la aramıza girmiş oldu. Bu gereksiz kıskançlığına içimden gülerek Meltem'e döndüm. Birkaç kere konuşma fırsatımız olmuştu onunla ve bana kanı ısınmıştı. O yüzden gözleriyle bizimkileri işaret ederek sessizce dalga geçti.
''Meltem bize buz gibi iki limonata hazırlar mısın?'' diye rica etti Deniz. Toprak bağırarak atladı.
''Evet! Limonata isteyen biri olduğunda bana da nasıl böylesine lezzetli limonata yapılacağını öğreteceğine söz vermiştin!'' Bu kadar uzun bir cümle kurmayı başaran Toprak'a şaşkınlıkla bakarken Meltem'in hayattan bezmiş ifadesini yakaladım. Elindeki bezi önündeki tezgaha fırlatarak parmağıyla Toprak'ı yanına çağırdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CADI
Fantasy-Tamamlanmış Hikaye- Bu kitabı 15 yaşındayken yazdığımı göz önünde bulundurarak okursanız çok sevinirim. İyi okumalar :) ***HeyGirl Kasım 2015 sayısında biz de varız!*** 7 Ekim 2014 tarihinde başlanmıştır (Giriş) 24 Haziran 2015 tarihinde sonlandırı...