Ek - 3

6.1K 366 46
                                    

WhatsApp grubu isteyen var mı? İsteyenler, buraya yorum bırakabilirlerse çok sevinirim.

Okunma sayısındaki bu artış beni çok onurlandırdı. Teşekkürler...

***

Deniz...

Meltemin peşinde sapık takipçiler gibi geziyorduk. İnsanların fark etmemesine şaşırıyordum ama fark etmeleri durumunda da yaşanacaklardan pek hoşnut kalmayacağımı da biliyordum. Toprak fazla ses çıkarıyor ve beni tedirgin ediyordu. Meltem'e yakalanırsak rezil olacaktık ve bunu hiç mi hiç istemiyordum.

''Toprak, kapa çeneni abicim. Çok ses yapıyorsun.'' diye uyardım onu açıkça. Fakat Toprak sessizce (!) bana karşı çıktı.

''Ben mi!? Ben mi ses yapıyor muşum!? Hah!''

''Oğlum bağırmasana. Meltem sesimizi tanırsa ne bok yiyeceğiz?'' Toprak başını çevirerek bana cevap vermeyi reddetti. Zaten bir cevap için yanıp tutuşmuyordum. Susması herkes için en hayırlısıydı.

Meltem'i küçük ve eski bir mahalleye kadar takip ettik. Şehirin düşük gelirli insanlarının yaşadığını belli eden, ucuz mimarisi ve göçükler ve tümseklerle dolu yollarıydı. İlk okullu çocuklar uzun süredir oynanmaktan deforme olmuş bir topun peşinde koştururlarken Melten aralarından geçerek kafasına top yeme riskine girdi. Fakat alışık olmalıydı ki, iki kere çarpması muhtemel şutlardan kaçabilmişti. Ancak Toprak kesinlikle hazırlıksızdı. Ondan birkaç saniye sonra biz de aynı yerden geçerken kafasına topu yedi.

''Ulan veletler, keserim sizin topunuzu.'' Çocuklardan birisi, fazlasıyla cesur bir çocuk olmalıydı, öne çıktı ve Toprak'a kafa tuttu.

''Abi, kesersen kes valla. Zaten patladı.'' Toprak çocuğu süzdü. Toprak'ın yaşının anında dokuza düşmesine gülmek istedim ama çocuğun gözlerindeki kırıklığı fark etmiştim. Bu yaşlardayken ben de küçük şeylere değer verirdim. Elimle işaret ederek onu yanıma çağırdım.

''Adın ne senin aslanım?''

''Mehmet Ali, abi.''

''Tamam, Mehmet Ali.'' Elimi cebime sokup on lira buldum. ''Bunu al. Kendinize bir top beğenin. Ama insanların kafaları yerinde dursun tamam mı?'' Çocuk elindeki parayı Kaşıkçı Elmasını tutuyormuş gibi kavramıştı. Gözleri büyüdü ve bir çığlık kopardı.

''Yaşa be Abi! Lan bebeler, koşun Hüsnü Amca'ya gidiyoz.'' diye bağırarak koşmaya başladı. Toprak'la arkalarından sırıtırken yumruklarımızı tokuşturduk.

Gözlerimi uzaklaşan çocuk kalabalığından çekip yola baktım. Ve Meltem'in gözlerini yakaladım. Şaşkın ifadesiyle bize bakıp neden burada olduğumuzu anlamaya çalışıyordu. Fakat sonra aklına ne geldiyse ifadesi değişti ve gözlerine bir panik oturdu. Arkasına dönerek hızlı adımlarla bizden uzaklaştı. Toprak'ı dürttüm ve neredeyse gözden kaybolmak üzere olan Meltem'in peşine düştük.

Bir köşeden döndüğünde artık görünmüyordu ama ona yetişeceğimizden emin adımlarla ilerliyorduk. Kedi fare oyununu bir an önce bitirip Meltem'le konuşmak istiyordum.

Meltem'in hızlı adımları aramızdaki farkı asla açamadı. Giderek ona yaklaştık. Birkaç metre kaldığında Toprak koştu ve onun kolunu yakaladı. Kurtulmaya çalışmadı bile. Uzun düz saçlarını savurarak yanımdaki Toprak'a döndü ve küçük gözleriyle yüzlerimizi inceledi.

''Neden buradasınız?'' Toprak'la birbirimize baktık. Uygun bir cevap bulmak için bize verilen süre çok kısıtlıydı. Ancak ben muzip zekamı ortaya koydum.

''Asena telefon numaranı istiyor.'' Sanırım pek de muzip değildi. Ama Meltem gözlerini devirerek bize karşılık verince onu korkutmadığımızı düşündüm. En azından bu iyi bir şeydi, değil mi?

CADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin