İyi okumalar efendim...
''Günaydıınn!!!'' diyerek odasına daldım oğlumun. Ellerimi ay ışığı ile doldurmuş, yarasa inine benzeyen odayı aydınlatıyordum. Kartal yüzüne gelen ışığı engellemek için kafasını yastığın altına saklamaya çalışıyordu ama fayda etmiyordu. Ne de olsa 45 yaşında güçlü bir cadıydım.
''Anneeaaa! Işığı kapat ışığı! Gözümü kör ettin. Bu gözler ne kadar değerli bilmiyor musun?'' diye sitem etti. Gözleri çok hassas olduğu için bu ışık onu delirtiyordu.
Ona Kartal ismini verirken yeteneğinin gözlerinde saklı olacağını biliyordum. Çok uzakları görebiliyor, en ufak değişimi fark edebiliyordu. Gün içinde gördüğü onlarca insanın suratını ezbere biliyordu. En yakın arkadaşlarını kilometrelerce öteden seçebiliyordu. Arkadaşlarının resimlerini çizerken tek bir ayrıntıyı bile kaçırmıyordu. Böylesine özel gözlere sahip olmak onu hep mutlu etmiştir. Ancak her sabah yaşadığı çileye bakılırsa bunu söylemek zor.
''Hadi oğlum kahvaltı edeceğiz. Biraz daha gecikirsen kız kardeşini yollarım. Açlıktan kudurdu ama seni bekliyor.''
''Kalktım anne, tamam.'' diye yatakta doğruldu Kartal. ''Yalvarırım onu odama sokma.''
Kartal yatakta oturup esnerken salondan kızımın sesi duyulmaya başladı. Sesi koridorda yankılanıyor ve giderek yaklaşıyordu. Bir an sonra odanın içi onun sesiyle titremeye başlamıştı bile.
''ABİ!.. Abi!.. Abi!..'' diyerek odanın tüm sessizliğini alıp götürdü Yankı. Perdeler havalanmış, kağıt parçaları yerlere dökülmüştü. Yankı'nın bunu yapmak için ne kadar uğraştığını merak ettim. Çünkü henüz on altı yaşını yeni bitirmişti ve gerçek bir cadı olamamıştı. Bu yüzden gücünü toplaması zordu ve kontrol de edemiyordu.
''Anne n'olur sustur şu kızı!'' Kartal'ı odasında bırakıp salona döndüm. Deniz elindeki kupayı masaya koyup ayağa kalktı.
''Eşek herif kalkmıyorsa daha fazla beklemeyeyim. Geç kalıyorum hayatım.'' dedi sandalyenin arkasına astığı ceketini alırken. Yanıma gelip beni yanağımdan öptükten sonra ayakkabılarını giyip çıktı. Masada elinde çatalla bekleyen Yankı oflamaya başladığında Kartal içeri girdi.
''Babam gitti mi?'' Başımı salladım. Kartal Deniz'in kalktığı yere oturup Yankı'ya gülümsedi. Yankı da ona yalandan gülümseyip tekrar somurttu.
''Ee şişko, sevgilin var mı?'' dedi Kartal gözlerini tabağından ayırmadan, bir yandan yemeye devam ediyordu.
''Birincisi, ben şişko değilim. Tamam mı? Kısa olduğum için öyle zannediyor senin gibi salaklar.''
''Heeey... Dikkatli konuş. Yoksa seni-''
''İkincisi, sevgilim olsa bile en son sen öğrenirsin. Sen kendi çakma sarışın, örümcek uzuv, tipsiz, beyinsiz sevgiline bak.'' Masada uzun bir süre sessizlik oldu. Ağzıma götürdüğüm çatalım havada kaldı. Kartal lokmasını gözlerini Yankı'ya dikerek bitirdikten sonra çatalını tabağının kenarına bıraktı.
Gözlerim ikisi arasında gidip gelirken Kartal birden kahkaha atmaya başladı. Yankı şaşkın bir ifadeyle abisini izliyordu, benim gibi. Kızacağını düşünmüştü belli ki ancak Kartal karşısında gülüyordu.
''Kaç kere dedim sana. O kız benim sevgilim değil, sadece peşimde dolanıyor.'' dedikten sonra yemeğine gömüldü Kartal. Ağzının dolu olmasına aldırmadan konuşmaya devam ediyordu. ''Ben de sana asla söylemem kızın kim olduğunu.'' Birbirlerine dil çıkartırlarken iç çektim.
Kartal bu sene lise sondaydı ve pilot olmayı kafasına sokmuştu. Çocukluğundan beri uçaklara ve helikopterlere hep ilgi duymuştu zaten. Ayrıca yeteneğinden dolayı bu işte çok iyi olacağını biliyordu. Buna karşın Yankı hiçbir zaman Kartal'ın sevdiği dersleri sevmemişti. Aksine sanatın neredeyse her koluna ilgi duyuyordu. Yetenekliydi de. Yaratıcıydı ve hızlı öğreniyordu. Ona asla seçeceği meslek hakkında baskı yapmadım. Kendi yolunu bulacağını biliyordum. Henüz liseye yeni geçtiği için endişelenecek bir durum da göremiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CADI
Fantasy-Tamamlanmış Hikaye- Bu kitabı 15 yaşındayken yazdığımı göz önünde bulundurarak okursanız çok sevinirim. İyi okumalar :) ***HeyGirl Kasım 2015 sayısında biz de varız!*** 7 Ekim 2014 tarihinde başlanmıştır (Giriş) 24 Haziran 2015 tarihinde sonlandırı...