10 - Okulun Ortasında Kendimi Kaybediyorum

18.6K 1.1K 60
                                    

   Sokaklarda yeni yeni dökülmeye başlayan sarı yaprakların hışırtıları duyuluyordu. Güneş beyaz bulutların arasından dünyaya ulaşıp soğuk esintinin aksine insanın içini ısıtıyordu. Hava tam da yürümelikti aslında.

   Aşağı kayan çantamı düzeltip yürümeye başladım. Her adımımda hislerim canlanıyordu. Her duygu daha yoğundu. Her şey daha net ve somut geliyordu. Bunun sebebi artık cadı olma vaktinin gelmesiydi.

   Adımlarımı hızlandırdım. Bir an önce okula varıp Beren'e hesap verecektim. Ufak yalanlar eklemek zorunda kalacağımdan kendimi kötü hissediyordum. Gerçekleri tamamen anlatamazdım ya...

   Ben bunları düşünürken çoktan okula varmıştım. İçeri giren öğrencilerin arasına kaynayıp okula girdim. Sınıfıma gidip çantamı bıraktım ve Beren'in yanına gittim.

   B sınıfı hareketliliğinden taviz vermiyordu yine. Onca uçuşan okul eşyası ve çığlıklar arasında her zamanki gibi en arka sırada yan yana oturan Beren ve Can'ın yanına sağ salim gitmeyi başarabildim.

   Beren sinirli bakışlarını bana dikerken Can gayet normal görünüyordu. Önlerindeki sandalyeye oturdum ve oturmamla Beren'in konuşması bir oldu.

   ''Ne demek 'Beni idare et.' Asena?'' Neyi kastettiğini anlayana kadar birkaç saniye boyunca Beren'in yüzüne bakmıştım boş boş. Dün Deniz mesaj atmış olmalıydı. Daha fazla sessiz kalarak şüphe uyandırmak istemediğim için dudaklarımı araladım.

   ''Bir yere gitmem gerekiyordu işte.'' diye mırıldandım başım önümde. Beren beni bir çocuk gibi azarlıyordu. Bundan hoşlanmıyordum fakat haksız da değildi. Deniz bir mesaj atmış ve Beren'i daha da delirtmişti. Şimdiyse onun bu tavırlarını çeken bendim.

   ''Yemekten sonra kayboldun. Sakın Deniz ile olduğunu söyleme bana.'' dediğinde pot kırmamak için bayağı uğraşmıştım. İfademi bozmamaya çalışarak yanıtladım.

   ''Alakam yok.'' dedim umursamaz bir sele. Ama gözlerimi tavana kaçırıp parmağımı dudağımın üstünde ritimle hareket ettirince yüzyılın en büyük potunu kırmış ve en kötü oyunculuğunu sergilemiş oldum.

   ''Asena...'' dedi uyarıcı ses tonuyla. Ona yalan söylemekten nefret ediyordum ama gerçeği söyleyecek cesareti kendime bulamıyordum bir türlü.

   ''Asena, bize doğruyu söylemelisin. Biz yabancı değiliz. Kararlarına saygı duyarız, onları sorgulamayız. Sadece bilelim. Bir sorun çıktığında sana yardım edebilelim diye. Anlıyor musun?'' Can suskunluğunu bozmuştu.

   Ona hak veriyordum. Bu iki insan benim dostumdu. Beren'e her şeyi anlatabilirdim ama Can'ın akıl sağlığı için bazı şeyleri duymaması gerekiyordu. Can'ın olmayacağı bir ortamda Beren'e tüm gerçekleri söyleyeceğime kendi kendime söz verip hikayeyi değiştirerek anlatmaya başladım.

   ''Yemekten sonra midem bulanı ve tuvalete gittim. Biraz çıkardıktan sonra dışarı çıktım ama bu sefer gözlerim karardı ve bir anlığına düşecek gibi oldum. O sırada yanımda Deniz vardı ve beni tuttu. İyi olduğuma ikna edemediğim için hastaneye gittik. Midemi üşütmüşüm, hep çorap giymemekten zaten. Neyse, ilaç verdiler. Sonrasında zaten 1 ders kalmıştı ve okula dönmedik. Çantamı okuldan Deniz aldı sanırım çünkü ben arabasında uyuyakalmıştım. Sonra eve bıraktı işte.''

   Yalancılıkta giderek ustalaşıyordum ve bu gerçekten hoşuma gitmiyordu. Ama işe yaramıştı. Beren şüpheli bakışlarını üzerimden çekip dışarıyı izlemeye başladı. Yine de bazı şeylerin kafasına yatmadığını anlayabiliyordum. Bir süre sessiz kaldıktan sonra sessizliğini bozdu.

CADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin