34 - Tehlikeli Bir Uykuya Dalıyorum

13.1K 704 148
                                    

KARMEN İÇİN OYUNCU ÖNEREBİLİRSİNİZ VEYA MEDYADAN BİRİSİNE OY VEREBİLİRSİNİZ :)

İYİ OKUMALAR...

''Asena...''

''Hmm.''

''Asenaa...''

''HIMM?''

''ASENA!''

''Lanet olsun! NE VAR!?'' Gür bir kahkaha sesi kulaklarımı doldururken kafamı kaşıyıp suratımı ekşitiyordum. Sabah sabah Deniz'in sesiyle uyanmak kadar kötüsü yoktu. Doğru okudunuz, kötü! Lütfen ama, Brad Pitt tarafından bile olsa uyandırılmak kötüdür.

''Sabah sabah derdin ne Deniz?'' dedim uykulu sesim ve zorla açık tuttuğum gözlerimle.

''Saat 9.12 ve ben çok acıktım.''

''O zaman kahvaltı yap.''

''Hastayım ama ben.'' dedi dudaklarını öne çıkarıp. Zaten kapanmak üzere olan gözlerimi kısıp dudaklarımı büzdüm ve bir süreliğine o masum göstermeye çalıştığı hain suratını süzdüm.

''Of! Tamam.'' diyip yataktan kalktım. Üstümde dün giydiğim giysilerimi aradım ama yoktu. Onun yerine neredeyse dizlerime varan kollu ve kaykay baskılı yeşil bir tişört vardı. Eblek bakışlarımı bir üstüme bir Deniz'e yolladım.

''Ne?''

''Giysilerim nerede?''

''Ha... Şey ben onlarla rahat uyuyamazsın diye düşündüm.''

''DENİZ!''

''Bakmadım yaa!'' Yastığımı alıp suratına geçirdim ve koşar adımlarla mutfağa gittim. Bundan nefret ediyordum işte. Lanet olsun, lanet, lanet, lanet! Keşke doğuştan sahip olduğum özellik başka bir şey olsaydı, utanç değil.

Sonuçta bakmadı ya...

İç ses hiç sırası değil.

Neyseki beni anlayan bir alter egom vardı. Sahi, iç sesim gerçekte kimdi?

Mutfağa girip buzdolabına yöneldim. Birkaç kahvaltılık ve meyve suyu çıkardım. Sonra gözüme kapakta duran yumurtalar çarptı. Yamuk yamuk gülümseyip iki tanesini çıkardım.

''Deniz!'' diye içeriye seslendim. Omlet çoktan pişmişti ve soğumasını istemiyordum. Bir dakika sonra sarsak adımlarla mutfağa girdi ve masaya kelimenin tam anlamıyla çöktü. Omuzlarını düşürdü ve kamburunu çıkardı.

''Düzgün otur Deniz.''

''Tamam anne.'' diye kısık sesle mırıldansa da duyabilmiştim. Zaten elçim gereği iyi duyma yetisine sahiptim. Elçi diyince aklıma kolye gelmişti, elimi götürüp kontrol ettim. Onca maceraya rağmen hala benimleydi. Gülümsedim.

''Yemek-isteriz!!'' Deniz çatal ve bıçağı avuçlarıp arkalarını masaya vurmaya ve bir ritim tutturmaya başladı. Tak tak sesleri kısık sesini bastırıyordu. Ciddi ifadesini korurken ben tam aksine elimdeki omlet tavasını düşürecek kadar sarsılarak gülüyordum.

''Yapma şu şeyi.'' diyerek yanına vardım ve boştaki elimle çatalını aldım. Bu sefer sadece bıçağıyla devam etmeye başladı. Kısa bir kahkahadan sonra onu da aldım ve bir kenara bıraktım. Omletin bir kısmını onun tabağına koyup diğer parçayı da kendime ayırdım. Bu sefer yemek yemek için kullanmak üzere kenarda duran çatal ve bıçağı yeniden eline aldı. Hasta olmasına rağmen var olan iştahıyla çatalını olmete bastırıp bir parça koparırken ayakta durup onu izliyordum. Çatalındaki kare omlete bir saniye bakıp ağzına attı. Gözlerini kapatıp zevkle  mırıldanışıyla içimden kendi kendime çak-beşlik yaptım. Bu konularda pek iyi sayılmazdım ama yine de bu seferlik başarabilmiştim.

CADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin