12 - Bir Hayranım Bana Hediye Veriyor

17.9K 1K 147
                                    

NOT: İTHAF İSTEYENLER YORUM VEYA MESAJ ATABİLİRLER. İYİ OKUMALAR :* :)

    ''Yarın saat 10'da okulun bodrum katına gel. Senin için bırakılmış bir paket göreceksin.'' dedi ve sonrasında duyduğum tek şey sinyal sesi olmuştu.

   Şaşkınlıkla elimdeki telefonu baktım. Sonra da bir an önce yarın olması umuduyla gözlerimi kapattım.

   Sabah yine uykumu almış olmanın verdiği zevkle gözlerimi açtım. Yatakta dikelip birkaç saniye etrafı süzdüm. Kolarımı gererek esnedikten sonra sakince sıcacık yatağıma veda edip banyoya gittim. Kuş yuvasına dönen saçlarıma biraz şekil verdikten sonra elimi yüzümü yıkayıp banyodan ayrıldım.

   Pijamalarımı çıkarmaya gerek duymadan mutfağa indim ve yine her zamanki gibi annemin müthiş sofrasıyla karşılaştım. Babam da yine her zamanki gibi gazete okuyordu. Anneme ve babama selam verip sofraya oturdum ve ufak lokmalar alarak günün ilk besinlerini mideme yolladım. Sıcak çaydan birkaç yudum alarak boğazımı ateşe vermesine izin verdim. Biraz daha yedikten sonra masadan ayrılıp okula hazırlanmak üzere odama çıktım. Üniformalarımı giyip çantama kitap ve defterlerimi koydum. Telefonu da ceketimin cebine atınca hiçbir şey unutmadığıma emin olarak salona indim.

   ''Baba hazırsan çıkalım.'' diye babama seslendim. Birkaç saniye içinde elinde çantasıyla girişe gelince gülümsedim ve evden ayrıldık.

   Okula varınca bu sefer babamı da beklemek istedim ve o arabadan çıkıp kilitlerken telefondan saati kontrol ettim. Vaktim çok olduğundan kütüphaneye uğrayıp bir kitap seçmeye karar verdim.

   Babamla okula girince ben ondan ayrılıp kütüphanenin yolunu tuttum. Okulumuzun kütüphanesi inanılmaz derece de büyüktü. Sanırım ildeki en büyük okul kütüphanesi bize aitti. Sanırım okulu yaptıran kişinin kitaplarla arası iyiydi.

   Kapıdan girer girmez burnunuza kitap kokuları doluyordu. O nefesi çeken birisi zaten ordan çıkmak istemezdi. İki metrelik raflar kütüphanede koridorlar oluşturacak şekilde yerleştirilmişti. Her tür için en az üç kitaplık vardı. Bu da çeşit bolluğu yaratıyor ve aradığınız tarzı bulma ihtimalinizi artırıyordu.

   İçimden ansiklopedileri incelemek geçtiği için o tarafa yöneldim. Elime büyük ve kalın bir 'Dinozorlar Çağı' ansiklopedisi alıp bir masaya geçtim. Sayfaları çevirdikçe yepyeni canlılarla tanışıyordum. Birkaç kuş cinsi ilgimi çekmişti mesela.

   Ben kitabı incelerken zamanın nasıl geçtiğini bile fark edememiştim. Zil sesi kütüphaneden duyulmuyordu. Telefona bakınca henüz çalmamış olduğunu fark ettim ama fazla zaman da kalmamıştı. Kitabı aldığım yere bırakıp kütüphaneyi terk ettim.

   Aklımı kurcalayan bir şey vardı: beni dün arayan ve bodrumdaki paketle ilgili bir şeyler söyleyen telefon sapığı. Kesin birisi şaka yapıyordu ama içimden inanmak geliyordu sebepsizce. Zaten saat 10'da alınması gerektiğini belirten kişiyi dinleyip ikinci tenefüs gidecektim bodruma. Acaba yanıma birini almalı mıydım? Başıma bir şey gelmesinden korksam da bir cadı olduğumu ve başkasını tehlikeye atmamam gerektiğini kendime hatırlattım.

   Sınıfa vardığımda zil çalmıştı. Sırama geçip hocanın gelmesini bekledim. Ders ingilizceydi. Hocayla dün tanışmıştık. Sevimli bir tipti. Bana İngilizce'yi sevdirecek gibi görünüyordu.

   Ders bittikten sonra yapmam gereken tek bir şey kalmıştı; paketi almak.

   Biraz tırsarak bodrum katına indiğimde etrafta kimse yoktu. Ne bir çıtırtı ne de bir ses duyulmuyordu. Gözlerimle odayı tarayınca yerde duran küçük pembe kutuyu gördüm. Odada renkli olan tek şeydi belki de.

CADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin