1. Bölüm

5.3K 100 47
                                    

'' Hayat bayram olsa (ydı iyiydi) ''

Merhaba son bahar...

Merhaba içime ılık ılık düşen yağmur...

Merhaba sabahın nurunda ötüşen kuşlar...

Merhaba yeni gün...

Merhaba... Eylül.

Bugün okulun ilk günü. Annem erkenden kalkmış kahvaltımı hazır etmiş. Yumurta, en sevdiğim çilek reçeli, sıcacık ekmeklere sürülmüş bal, ve bir o kadar tatlı küçük kız kardeşim Efulim masada yerlerini almış bile. Her sabah olduğu gibi yine girdim şarkıya son-ki üç dört :D

(...)

''Parmağum batti bala

Yala ufağum yala

Ben fırsat arayirum

Sen babani oyala

Sen balık ben ağ olsam

Yüreğine yağ olsam

Her gun bile gezerduk

Çarığına bağ olsam

Efulim... (8) ''

Kardeşimi aldım kucağıma döndükce döndük babama kadar uçtuk ve geri geldik sanki.

''daha hızlı daha hızlı'' diye bağıran kardeşimi annem ''yeter da yeter'' diyerek susturdu.

Her gün aynı neşeyle kalkarız. Her gün aynı sevinçle başlarız yeni güne. Babam öyle öğretmişti çünkü... Gitmeden önce benim yerimi o doldururdu. Ya da ben dolduruyorumdur onun yerini şimdi. Ne kadar doldurmaya çalışsamda olmuyor ve olmayacak sanırım.

Senin gibi yapamiyorum babam olmuyor. Gelsen ya artık kizlarun senu bekler durur. Karicuğun yollarini gözler Halil'um gelecek der durur. Gelecesun bileyruk. Laz sozi verenler tutar çunki, tutar.

Kardeşimin kahkahaları eşliğinde oturduk sofraya hep beraber kahvaltımızı yaptık. Annem bir kabın içerisine koyduğu reçelli ekmeği uzattı: - al kizum acikursan yersun sağliksuz yemeklere para verma sakun.

- hiç verir miyim Hatice Sultan merak etme sen. Bu ekmeğin yerini hiç bir şey tutamaz.

deyip sarıldım sarmaladım annemi. Ben bu kadın için ölürüm yaa ölürüüüm. Ne zorluklarla yetiştirdi bizleri bu güne getirdi. Hakkını asla ödeyemem. Tek gayem hayırlı bir evlat olmak, annemin gururuna nail olmak.

Annemin duaları ve Efulim'in öpücüğü ile evden çıktım. Oh be. Ne güzel böyle bir güne başlamak. Huzurluyum. Mutluyum.

Şemsiyemi açtım ve otobüs durağına kadar yürüdüm. Evden durak 10 dk kadar sürüyor. Bu sene İstanbul Güneş Ünıversitesinde (İGÜ) mimarlık bölümü 3. sınıfım. Geçen sene ayrı bir okulda olduğum için biraz yalnızlık hissi yok değil hani... Sınıfımdaki herkes birbirini tanıyordur kesin şimdi ortalarına geçip 'heyo ben geldim' diyemem ki inşallah kafa dengi bir arkadaş bulabilirim yoksa halim harap.

Neyse bindim dolmuşa. Boş bir yer buldum oturdum. Şanslı günümde miyim acep genelde tıklım tıklım olur buralar... Kendimi özel hissetmedim değil hani :P Ama bu özellik uzun sürmedi tabi, bir sonraki duraktan iş başı edecek fabrika işcileri bindi. Bir yaşlı amcaya yer verdim.

Trafik falan derken 40 dakikayı buldu fakülteye varmam.

Geç kalmıştım daha ilk günden. Afferim kızım yaa bravo gerçekten. Süpersin. Birde şanslı günümdeyim falan diyorsun... Ne şans, ne şans iki yer gördün hemen sevin zaten. Ay kalbim duracak şimdi. Daha nereye gitmem gerektiğini bile bilmiyorum. Ne yapacağım şimdi ay herkes bana bakiyor sanki. Yeni olduğum o kadar mı belli Allah ım yardım et bana Sen utandırma!

Fakültenin giriş kapısına vardım. Şemsiyemi kapatma çabaları içerisindeydim oda bir türlü kapanmadı zaten takılı kalmış. Hem saçlarım ıslandı hem kapatamadım hemde rezil oldum işte. Buda yetmezmiş gibi arkamdan biri ittirdi yere kapaklanacaktım ki yine biri tuttu. Hemen arkama döndüm. Ha... hem ittirdi hem tuttu hemde yüzüme bile bakmadan, özür dilemeden geçti gitti. Ha birde bunu söylemeden geçemiyeceğim: giderken 'girmeyeceksen bekleme yapma' diye mırıldandı. Sanki duymadık Allah Allah. Neyse... belki acelesi vardı. Ya ben ne yapıyorum burda? Asıl benim acelem var. Nereden gidiliyordu bu sınıfa yaa dur bakayım ha 2 yazıyor demek ki bu taraf değil ondan sonraki giriş.

Sınıfı buldum. Ama... çok geç kalmıştım çok. Hocanın daha ilk günden böyle olursa ohoo işimiz var senle dediğini duyar gibiyim. Neyse bir Bismillah çekip açtım kapıyı.

Herkes birden bana dikti gözlerini. Yanaklarımın yandığını hissettim. Kesin kırmızı oldum kıpkırmızı hemde! Öğretmen önde benden bir açıklama bekliyordu.

- özür dilerim trafik vardı.

- bir dahaki sefer trafiğide göz önünde bulundur. Oturabilirsin.

Başım önde ilerledim. Her yer dolu gibiydi... En son sıralara doğru ilerlerken bir bos yer buldum. Gözlerim yana kaydı. Ama :o O... Demin girişte beni iten çocuk değil mi o ya? Daha fazla soru sormadan oturdum yerime.

Ben size kendimi tanıtmadım. Hep o çocuk yüzünden sen neden itiyorsun ki beni? Ne diyeceğimi de unutturdu. Neyse.

Ben Eylül. Eylül Mutlu. Sahi gerçekten mutlu muydum? Mutlu muyum yoksa mutlu gibi mi görünüyorum sadece? Siz mutlu olmayı nasıl tanımlıyorsunuz? Mutlu olmak ne? Sorsan herkes mutluluğu arıyor. Sanki arayınca bulunacak bir şey. Numara mı bu? He he. Ara numara düşünce bana da haber et bari tek başına mutlu olunmaz çünkü. Etrafındakiler senin neşe kaynağın. Mesela aşık olduğun adam. Annen. Baban. Ne bileyim işte... Herkes. Ve tabi ki o herkesi Yaratan, Allah.

Ben mutluluğu aramiyorum. Insan yaşadığı kadar mutludur bence. Ne yaşarsan yaşa, en kötü zamanlarında bile mutluluğu yakalayabiliyorsan gerçekten mutlusun demektir.

Kendimden bahsedeyim mi biraz da? Hikayemi okurken anlayacaksınız zaten... Çok neşeli bir kişiliğim vardır, evet. Hep kıpır kıpır, enerji dolu biri düşünün. Hep gülümsüyor gülümsetiyor. Kedere bir gülücük bırakın. O küçücük tebessüm büyür büyür ve ''mutluyum'' dedirtecek konuma gelir. Her daim gülümseyin çünkü ''tebessüm sadakadır''. Acıya, kedere, iyiye, kötüye... her şeye. :)

Yirmi bir yaşımdayım ve okuduğunuz üzere İstanbul da burslu mimarlık öğrencisiyim. Laz kizuyum burasi onemlidur ha :D Aslen Akcaabat'lıyız fakat 7 senedir burda oturuyoruz. Nerede o yaylalar, çay kokulu tarlalar, misket toplarım... Burda duysan duysan korna sesleri, stresten patlayan insanlar, uzun uzun binalar vs. Bir küçük kız kardeşim var: Efulim. Babam koydu ismini 'sevgilim' diye severdi. 8 yaşında omzundan düşen lüle lüle sarı saçları ve boncuk boncuk bakan kocaman gözleri var.

Peki ben nasıl mıyım? Sizin hayal gücünüz kadarım. Nasıl görüyorsanız, nasıl hayal ediyorsanız öyleyim. Belki komşunuz? Veya köşedeki eczanede çalışan kız... Ya da otobüs durağında gördüğün genç. Belki ela gözlü, belki siyah saçlı... - her şey çıkabilir pek güveniyorum da - :D

---

İlk yorumlarınızı bekliyorum inşallah :-)

Bir Eylül sabahıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin