7. Bölüm

957 54 2
                                    

''Sev kardeşim... ''

Sabah erken kalktım, annem çoktan ayaktaydı... Beraber kahvaltıyı hazırladık. Efulim'i uyandırmaya gittim, sırtıma alıp uçak yaptık ''Atmaca doğan olsam kapilarına konsam. Gece uyurken yarum döşeğinde bulunsam. Gece geldum duydun mi? Güzelum uyudun mi? Bağırdım kapılarda sesumi tanudin mi? Efulim...'' Tam o sırada Buğra çıktı odamdan. Bizi o halde görünce tebessüm oluştu yüzünde. Hiç gülerken görmemiştim onu... Hep somurtuyor. tersliyor. Onu öyle tanımlıyor arkadaşları, görünen köy klavuz istemez demişler. Ama bazen gerekiyor. Sorup soruşturmak değil belkide... Sadece hissetmek. Beklemek ve görmek.

Beraber kahvaltımızı yaptık ve okula gitmek için çıktık. İlk defa okula bu kadar erken varmıştım. İnsanın arabası olması çok güzelmiş... istediğin zaman istediğin yerdesin. Tabii İstanbul trafiğini göz önümde bulundurmak şartıyla!

Beraber indik arabadan tam o anda Sedef park etti arabasını yanımızdaki boş yere. Öyle kötü bakışlar attı ki... ''sen bittin kızım'' der gibi. Bu bakışların bir devamını bekliyordum. Tenefüste yolumu kesti.

- Buğra'dan uzak duracaksın

- Neden?

- Birde neden diye soruyorsun! Bırakacaksın nokta!

-Projeyi beraber yapıyoruz. Bırakamam yani kusura bakma

- Şimdi gidip Buğra'ya projeyi yalnız devam ettirmesini söylüyorsun.

- Buna sen mi karar veriyorsun? Çekil yolumdan

-Bak kızım! Onun seninle işi olm...

Sözünü bitirmesine izin vermeden uzaklaştım. Bu kızın kafasında gerçekten sorunlar var! O ne yaa tehdit ediyor birde... Çocuğun ilgi alanında bile değil bir kelam konuşmuyor onunla ama eteklerinden ayrılmıyor. Saçmaliğin daniskası.

O günden sonra Buğra her akşam bize gelmeye başladı. Gece geç saatlere kadar projeyi ilerletmek için çalışıyorduk. Birde sunum yapmamız gerekecekmiş... İki ay boyunca hemen hemen her gün buluştuk. Bazı geceler bizde kalıyordu. Artık alışmıştık onun varlığına. Yabancılık da çekmiyordu öyle.. sanki 40 yıldır tanışıyoruz gibi. Onu daha yakından tanıma fırsatım oldu. Çok fazla konuşmuyordu, suskundu. Ama anlaşıyorduk. Yani ben çok konuştuğum için ona sıra gelmiyordu galiba haha hem soruyordum hem cevaplıyordum :D mesela ''çay içer miyiz? Tabi içeriz hemen koyuyorum ocağa''

İki ay geçti. Projemizi teslim etmiştik 2 gün önce. Bugün de projemizi ''satacağız'' yani jüriye sunacağız. Hayırlısı...

Okula girdim ilk işim geçiş sıralamasına bakmak oldu. Üçüncüyüz! Bir buçuk saat sonra giriyoruz yani. Buğra hala görünürde yoktu... Ya gelmezse? Ya beni tek başıma bırakırsa? Ayyy yok yok olmaz öyle yaa niye gelmesin!

10 dk sonra bizim sıramızdı. Sözde son kez göz atacaktık diyeceklerimize ama beyfendi hala teşrifde bulunmadılar. Sanki padişah, hükümdar! Onur'la karşılaştık:

-Buğra'yı gördün mü?

-yoo gelmedi mi?

-hayır gelmedi 10 dk sonra bizim sıramız...

-telefon açtın mı?

-telefonum yok

Aradı... ama açmadı. Üst üste 5 kez aradı fakat hep meşguldü. Acaba başına bir şey mi geldi? Kaza mı yaptı yoksa :O Yok yok ne olacak yine geç kalkmıştır eh haliyle geç gelir.

-Eylül...

-noldu?

-o gelmez

-neden? bir şey mi biliyorsun? Başına bir şey mi geldi yoksa?

Bir Eylül sabahıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin