Yusuf görevine döndü. Buğra da beni evime bırakmak için sürdü. Aya arka koltukta uyumuştu çoktan. İstanbul trafiğine yakalandığımız için yol düşündüğümüzden uzun sürecek gibi.
-iki saatte zor çıkarız buradan
-hadi ya! O kadar uzun mu sürer?
-Öyle görünüyor...
-o zaman ben şu marketten su alsam? Zamanım olur...
-on kez gidersin! Yol kolay kolay açılmaz gidebilirsin.
Bir elime çantamı taktım diğer elimle kapıyı açıyordum ki Buğra'nın telefonu çaldı. Artık mail sesini tanıyabiliyorum ^^ Hemen arabanın kapısını tekrar kapatıp oturdum yanına kocaman açtığım gözlerimle ''Elçin'' demesini bekliyordum.
Meraklı gözlerle açtı sayfayı ve bana bakıp gülümsedi. Heyecanla ''Elçin cevap vermiş'' deyip okumaya başladı maili:
Merhaba Buğra ve Eylül,
Malinizi iki gün önce okudum fakat cevap yazmak için vakit bulamadım. Hayatımda ters giden şeyler var ve bu yüzden İstanbul'a gelip gelmeme konusunda kararsızım. Projeniz beni çok etkiledi ve eğer İstanbul'a gelirsem kesinlikle bu projede yer almak isterim. Hazırlamış olduğunuz video gerçekten çok etkileyici, ve beni ikna eden de bu video oldu diyebilirim.
Size bu konu hakkında daha detaylı bir bilgiyi birkaç gün içerisinde veririm. Şimdilik evet veya hayır diyemeyeceğim. Kalbim evet diyor, ama hayat buna karşı çıkıyor gibi gibi.
Bir gün pembe bulutlar altında buluşmak dileğiyle...
Elçin Ş.
Director of 'The smiling fingers', Producer of Şafel.
Son cümlesini okur okumaz bana baktı Buğra. Gözleri hem üzgün hem de mutlu bakıyordu. Ya da daha çok ''umutlu'' diyelim. Çok düzgün bir türkceyle yazılmış, samimi ve aynı zamanda profesiyonel bir yazılış şekli var. İnsan bir mail ile anlaşılır mı? Anlaşılıyormuş.
-cevap yazacak mıyız?
-gerek var mı?
-bilmiyorum ki... Aslında çok merak ettim ne oldu acaba? Gelmeme kararı alacak kadar önemli ne olmuş olabilir ?
-Hiç bir fikrim yok. İnşallah sorun ortadan kalkar ve projemizde yer alır.
-İnşallah. Elçin'le gerçekten çok tanışmak istiyorum! Onun gibi iyi yürekli insanlar iyi ki varlar!
Biz konuşurken Yusuf aradı. Henüz yolda olduğumuzu duyunca şaşırdı haliyle. Bu güzel haberi zaman kaybetmeden verdim Yusuf'uma. O da bizim kadar sevindi ve ekledi:
-Ben inanıyorum ki iyi insanlar hep iyi insanlarla karşılaşır. Kalbi bir olanlar birleşir. Elçin istanbul'a gelecek, üçünüz güzel projelere imza atacaksınız. Bunu hissediyorum!
Yusuf bu sözleriyle su serpti içime. Ama Buğra Yusuf'un sözlerinden sonra belirtti:
-Çok az zamanımız kaldı Yusuf. Elçin Şafak'ın bir an önce karar vermesi lazım. Projeye bugün-yarın başlanması lazım... Umarım pozitif bir cevapla gelir.
Biz konuşurken yol açıldı, ve trafik akıcılaştı. Buğra beni bıraktıktan sonra evine gitti. Evime vardığımda ikindi okunnuştu çoktan... Evde kimsenin olmamasını fırsat bilip koltuğa uzandım. Doğru dürüst bir iş görmeden nasıl yorulur bir insan? Sanırım istanbul yoruyor insanı... Üst üste yaşamaya çalışan insanlar, yüzlerce araba, gökdelenler, günde saatlerce beklenen trafik vs. Yoruyor be!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Eylül sabahı
RomanceBir Eylül sabahı; ''Çünkü herkesin siyah bir denizi vardır...'' Karanlık bir cukurda yapayalnız kalmış gibi hissettiğim günler oldu. Denizin mavisi bulanıp siyaha döndüğü günler de, gökyüzünde tutunacağım hic bir yıldızın olmadığı zamanlar da oldu...