Kız istemeden bir hafta sonra babamın restoranında nişanımı yaptık.Buz mavisi yarım kollu uzun bir elbise giydim. Yusuf da kravatını bana uydurdu... O klasik olmayı seçse de yine benim dediğim oldu tabii. :D
Ayşe teyze, Vilmaris anne, pazarcı Davut amca, kuaför Ayten... değer verdiğimiz komşularımız da bizimle beraberdi o gece. Sınıftan sadece Elif'i ve Onur'u çağırdım, en yakınlarımı. Buğra Aya ve ailesi de katıldı bize. Herkes buradaydı!
Hep beraberdik... Hep en sevdiklerimle. Sıcak bir ortam vardı içerde.Upuzun bir masa ayarladık ortaya. Herkes o masaya oturdu. Canlı müzik vardı. Önce yemek yendi daha sonra yüzükler takıldı, ilk dansımızı yaptık... Sonra da ''oy farfara farfara'' dan tutun''şazi de kaçtı Osman'a''ya kadar misketin dibine de vuruldu. Tabi olmazsa olmazımız horonlar tepildi. Burada bulunan herkes oynamasını bilmese de herkes pistteydi. Ve beni en çok güldürende Vilmaris anneydi. Horon çalarken yanıma gelip sözün söz müdedi bende başımı salladığımda kaptı tabakları ve yunan dansına başladı. Horon ve yunan dansı, ne çok benziyor değil mi:p
İstanbul'ayeni taşındığımızda beni evine çağırıp yunan çöreği vesütle karnımı doyurduktan sonra yunan müzikleri açıpdinletirdi. Tabi ki anlamazdım, her şarkıyı türkceye çevirirdive her şarkının da hikayesini anlatırdı... masal gibi. Çok severdim!
Sonra bir gün bana kendi hikayesini anlattı. Daha 20 yaşlarındayken İstanbul'a geziye geliyor ve burada türk bir adamla tanışıyor.Çok aşık oluyorlar ve Yunanistan'a tekrar dönmüyor. Adamın ailesi Vilmaris anneyi istemiyor. Adam annesine karşı gelip gizlice evleniyor. Şu an oturduğu eve yerleşiyorlar. Vilmaris annenin abileri habersiz evlendiğini öğreniyorlar, İstanbul'da yerlerinibulup kocasını iş çıkışı bıçaklıyorlar. Sonrasında evininönüne getiriyorlar ve zile basıp kaçıyorlar. Kocasının cansız bedeninin üzerinde duran notda ''aileden reddedildin'' yazıyor.Kocasını daha 4 aylık evliyken kaybediyor ve o günden sonra hiç evlenmiyor. Hala kocası varmış gibi 2 tabak çıkarıyor masaya,her zaman fotoğrafını öpüyor ve her sabah ilk ona ''günaydın''diyor. Böyle bir sevgi var mı? Böyle bir tutku?
Birgün bana düğününde oynayamadığı syrtaki oyununu öğretti. Ve eğer bir gün evlenirsem bu oyunu onunla birlikte oynamamı söyledi. Henüz evlenmiyorum ama nişanıma davet ederken ''tabakları unutma'' demiştim. O anki gülümsemesi hala hafızamda.
Vilmaris anne dans ederken ben o çok sevdiği yunanca şarkıyı açtım veherkesi otutturup yanına gittim. Şaşkınlığı 100 metreden dahi görünebilirdi ! Syrnaki oynadık, tabakları kırdı... Herkes sessizce bizi izledi. Yusuf'un ''sen ne yapıyorsun'' bakışlarına bir tebessüm ile cevap vererek oyunu bitirdik.
Tabaklara gelince, görmüşsünüzdür Yunan düğünlerinde bu oldukca yaygındır.
Efsaneder ki: Eski zamanlarda, bir gün bir Yunan düğününde kavga çıkmış. Kavgayı gören aile büyüklerinden biri ayağa kalkmışve kadehini kırmış. Kavga bir anda kesilmiş herkes sessizleşmiş. Adam durmuş durmuş ve "Kadehler kırılsın, kalplerkırılmasın" demiş. Bizim deyimimizle: "Tatlıyiyelim, tatlı konuşalım''.Bu efsane de gelenek haline gelmiş ve her Synaki oynandığında tabak kırmışlar.
Nişanımçok eğlenceli geçti. Hep beraber ve mutluyduk... Yüzüğümdensallanan kırmızı kurdeleyi hiç çıkarasım yok vallah. Böyleçok daha havalı mı ne? :D Taptaze nişanlı olduğumu görsünmillet değil mi?
Ertesi gün saat 12'de anca uyanabildim. O kadar yorulmuşum ki ! Ayaklarım bile şişmiş (2 saat sonra toplukluyu spor ayakkabı ile değiştirmeme rağmen). Abiye elbise altına beyaz converse: Benceçok style.
Hemen telefonumu aldım elime, Buğra'dan 17 cevapsız arama! Telefonum sessizde olduğu için duymamışım, acaba Aya'ya mı bir şey oldu? Hemen geri döndüm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Eylül sabahı
Storie d'amoreBir Eylül sabahı; ''Çünkü herkesin siyah bir denizi vardır...'' Karanlık bir cukurda yapayalnız kalmış gibi hissettiğim günler oldu. Denizin mavisi bulanıp siyaha döndüğü günler de, gökyüzünde tutunacağım hic bir yıldızın olmadığı zamanlar da oldu...