5. Bölüm

1K 39 0
                                    

"şu gönlüme ateş düştü ne yapayım ne edeyim...'' (8)

Başımı çevirdim ve Onur ile göz göze geldik. Yaklaştı, sahneye zıpladı ve yanıma oturdu. Gözlerimin içine içine bakıyordu. Sanki ıslak gözlerimin hesabını sorar gibi...

- ne oldu?

- yok bir şey...

- var ama anlatmak istemiyorsun.

- öyle de diyebiliriz.

- bir gün anlatmak istersen burdayım. Bazen konuşmak gerekiyor, içini dökmek....

- boşver sen şimdi beni, Al yazmalım filmini tanıyor musun?

- kim tanımaz!

Ayağa kalktım. - ezbere?

- eh işte...

ve başladım: Durursam bir daha kurtulamam.

Onur: Ziyanı yok gülüşü yeter bize.

- Yüreğim kaydıysa günah mı?

Onur: Çamura saplansam yardıma gelir misin?

- Elini tuttum, sıcacıktı. Yüreği elimdeymiş gibi.

Onur: Elinden tutuversem benimle gelir mi? (elimi tuttu)

- Seninim işte, alıp götürsene beni.

Birden çekti beni el ele tiyatro salonundan çıktık ve koşmaya başladık koridorlarda. Sonra durdum.

- Yaa ama sen mızıkcılık yaptın, sonu oyle değildi :D

- bence böyle daha güzel oldu

- en azından mutlu bir son oldu :)

Ikimizde kahkalara boğulmuştuk ki Buğra geldi elinde kulübe katılma kağıdıyla. Derse girmedi. Yeni mi geldi acaba... Onur kağıtı alıp ayrıldı. Buğra'yla yalnız kalmıştık. Söze girdi:

- tanışıyor muyuz?

Şaka mı yapıyor? Nasıl tanımaz beni. İçimden kaba bir ''OHA'' demek geçti, yalan değil ama sustum.

- sıra arkadaşıyız!

- ben genelde etrafıma bakmam.

- onu farketmiştim zaten... bende aslında seninle konuşmak istiyordum. Proje için... beraber olmamız gerekiyor sanırım.

- oluruz sorun değil.

- iki ay sonra teslim etmemiz gerekiyor, bir an önce çalışmaya başlasak iyi olur.

- yaparııız acelesi yok, kolay...

Biraz daha konuştuktan sonra sınıfa çıktık. Bizi beraber girerken gören Sedef önce kötü bir bakış attı ardından kolumdan itip Buğra'nın koluna girdi. Gıcık oldum yaa! Hayır Buğra'yı koluna taktığı için değil tabii, kendini her şeyin ve herkesin sahibi gibi sanmasına gıcık oldum.

Akşam eve zor attım kendimi. O kadar acıkmıştım ki, yolda karşıma çıkan her şeyi yemek olarak görmeye başlamıştım artık. Annem duymasın bütün gün aç kaldığımı, keser keser :D

Efulim'i yatırdıkan sonra Buğra geldi yine aklıma... Bugünkü konuşmamızı düşündüm. Normal konuştu. Atarlanmadı, sinirlenmedi. Oda normalmiş... bunu anladım.

İki hafta geçti. Dersler çok yoğun bu sene, başımı kaldıracak vaktim olmuyor diyebilirim. En son konuşmamızdan sonra Buğra'yla proje hakkında konuşmadık. Hatta projeyi bırakın selam bile vermiyordu. Değişik biri kabul ediyorum am onun bu tavrını halini hareketlerini çözmem lazım. Bu böyle sürüp gidemez. Herkes aynı şeyi diyor hakkında: Soğuk, egoist... Öyle değil ama biliyorum. Bir gün Onur'a da sordum: - Buğra nasıl biri?

Bir Eylül sabahıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin