34. Bölüm

384 27 6
                                    

''Büyümsün! İçime çektikce tiryakin olduğum.''

Biz topu elden ele dolaştırırken Buğra geldi dışardan elinde ekmekle. Onu görünce Aya koşarak Buğra'nın kucağına atladı. Buğra'nın neşesi yerindeydi. Bizi öyle görünce gülümsedi ve elindeki poşeti bahçedeki masaya bırakarak bize katıldı. Biraz daha oynadıktan sonra kahvaltı masasını kurmaya başladık. Yani daha çok Buğra'yla Yusuf kurdu ben de üzerimi değiştirdim çünkü hala Buğra'nın pijamalarıyla dolanıyordum ortalıkta. Sülalem rahat benim ne yapalım :D

Kahvaltıda Buğra'ya henüz anlatmadığım Enise'nin durumundan bahsettim. Şaşırdı ve bir çaresine bakacağını açıkladı. Biraz duraksadıktan sonra söze girebildi:

-patlamanın olduğu o gün sizin yanınızdan apar topar ayrılmamın sebebi çok özeldi aslında... Biriyle görüşme ayarlamıştım. Sahilin oralarda gün geçtikçe daha çok çocuk batıyordu gözüme. Hepsi çok temiz, iyi niyetli çocuklar. Enise'ye ayakkabı hediye ettiğin günden sonra daha çok uğrar oldum oraya. Bir grup gençle tanıştım. Beni her gün buluştukları terk edilmiş bir binada ağırladılar bir gün. Orada kendi çaplarında ortam kurmuşlar. Eski bir koltuk, iki üç yıpranmış futbol topu, bilyeler, gitar ve bir tane de resim tablosu vardı. Hepsinin kendilerine özel yetenekleri ve hayalleri var. Kendi çaplarında azim ve umutla bir şeylerin peşinden koşuyorlar. Biraz sohbet ettim: Hepsi okula gidiyor ve eve ekmek parası götürebilmek için okuldan sonra çalışıyorlar. Yaşı ufak olanlar sokak satıcısı, yaşı tutanlar garsonluk, evlere servis, bulaşıkçılık yapıyorlar. Ve tüm bu sorumlukların yanında kendilerine sadece bu terkedilmiş alanda vakit ayırabiliyorlar. Bir proje düşündüm! Hatırlıyor musun sana Koşar holdingin genç mimarlara staj ayarladığından bahsetmiştim?

-Evet, Nisan'ın babasının iş yeri

-Aynen! Onlar her sene üç öğrenci seçiyorlar ve insanlara yararlı bir proje yapmalarını istiyorlar. Bu üç öğrenci projeyi planlıyor ve her şeyi ile kendileri ilgileniyor. Ama şöyle bir şart var: Hiçbir şekilde bu öğrencilerin maddi katkısı olmayacak projenin yürümesinde.

-yani?

-Yani ben mesela babama gidip şu kadar çek yaz şunu yapacağım demeyeceğim. Her şey sponsor ile çalışıyor. Firmalar bize para yardımı değil malzeme yardımı yapmaları lazım. Mesela bir firma bize boya verebilir, bir diğeri kapı pencere vs. Koşar holding sadece işçileri ayarlıyor. Bizim sponsor bulup bu projeyi ayakta tutup üç ay içerisinde bitirmemiz gerekiyor.

-Biz şimdi maddi durumu olmayan çocuklar için bir lokal inşa edeceğiz öyle mi?

-Evet. Ve içeriklerini ayarlayacağız. Yani değişik aktiviteler sunacağız tabi onların isteklerine göre.

-Hmm... bir tür aktivite merkezi yani. Eh süpermiş!

-Var mısın?

-Tabi ki varım! Ama... O üç öğrencinin bizim olacağımız ne malum?

-İşte o gün bu projenin sorumlusu ile görüşmem vardı. Ve bu sabah aradılar! Projemi onaylandı ve yanıma iki kişi daha bulmam söylendi.

-Yani şu an iki kişiyiz. Üçüncüyü de okuldan buluruz her halde?

-Bizimkilere sordum ama projeyi takip edemeyeceklerini söylediler. Okuldan sonra tatile gidiyor hepsi ve sorumlu öğrencilerin daima burada olmaları gerekiyor.

-hadi ya...

Bu konuşma esnasında Yusuf sessiz kaldı. Hatta hiç ilgilenmiyormuş gibi bir havası vardı diyebilirim. Benim son cümlemden sonra lafa girdi sadece:

-eğer yardım gerekirse bende katılmak isterim gönüllü olarak. Böyle bir projede yer almayı gerçekten çok isterdim. İyi bir düşünce Buğra! Tebrik ederim. Hatta sen anlatırken düşünme fırsatım oldu! Belki o lokalde birde sağlıklı yaşam diye bir köşe olması gerekiyor. Ben seve seve söyleşiler düzenleyebilirim aileler için. Veya çocuklar için bedava rutin kontroller vs.

Bir Eylül sabahıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin