Yusuf: -hadi kalk!-nereye?
-Eta carinae desem?
-nasıl yani? Burada mı?
-gel benimle!
Elimden tuttu ve hızlı adımlarla bir yere doğru yöneldik.
Eta carinea bizim çocukluğumuzda bindiğimiz iki kişilik bisikletimizdi. Harçlıklarımızdan biriktirip bisiklet almayı planlamıştık. Yeteri kadar paraya ulaşınca hemen eskici amcaya gittik (asıl ismi Hamdi tabi; bizim mahalledeki eskici Hamdi) Aslında iki bisiklet almaya gitmiştik ama o gün elinde çok daha güzel bir bisiklet vardı. İki kişilik kırmızı bir velespit. Hemen birbimize bakıp gülümsedik. O an ikimizde aynı şeyi düşünmüştük: Bunu satın almak. Yusuf öne bindi hemen ben de arkaya. O gün akşama kadar Akçaabat'ı gezmiştik bisikletle.
Adına gelince! Eta Carinae. Biz bisikletle gezerken birçok kez aynı yerlerden geçerdik. Bir gün bir amca durdurdu bizi yolda. Metafizik uzmanıymış. Tabi o zamanlar ne olduğunu bilmiyoruz... Dikkatini çekmişiz!
''kaç gündür buradan geçerken görüyorum sizi. Anladığım kadarıyla çok güzel bir dostluğunuz var. Yoksa bu bisiklete binmezdiniz. Bu bisiklet çok anlam içeriyor büyüyünce belki daha iyi anlarsınız eğer beraber olursanız. Eta Carinae: İki yıldızdan oluştuğunu düşündüğümüz bir sistem. Gökyüzündeki ikinci en parlak yıldızdır Eta Carinae bulutusu. Sizi görünce ona benzettim. Tüm bu insanların içerisinde siz çarptınız gözüme. Yarın gelin size göstereyim!'' demişti.
Ertesi gün gittik ve birçok açıdan fotoğrafını gösterdi. Gerçekten de yapışıktı! Yusuf'un ilk tepkisi ''aaa aynı biz'' olunca adamı güldürmeyi becermişti. O günden sonra hep uğrar olmuştuk yanına. Bizim gökyüzü hakkında birçok bilgiye sahip olmamıza vesile oldu.
O günden sonra ortak bisikletimize hep ''Eta carinae'' dedik.
Yusuf beni sokak bisikletçisine götürdü. Çift kişilik bisiklet seçti. Bizimkinin sarısıydı.
Yusuf: -Bunu kiralamak istiyorum! (bana dönerek) Rengi de sana uygunmuş güneşim
''Ayyy çok romantiiiiiik'' demek geçse de içimden, sustum ve tebessüm ettim. :D
Yusuf ön tarafta ben arka, sahil boyunca sürdük. İki saatimizi bisiklet üstünde geçirdikten sonra bir yer bulup oturduk.
-aynı eski günlerdeki gibi oldu bu! Teşekkür ederim Yusuf
-büyümüş olsak da içimiz hep çocuk.
-Ve bu çocuk daima kalacak bir köşede. O bizim bağımız...
-O bizim aşkımızın başlangıcı... (yanağıma dokunarak) Çocukluğum, güneşim, aydınlığım...
Sonra elini öpüp yanağıma koydu. O anki duygularımı nasıl anlatabilirim?
''Sevgisi, aşkı bile çocuk yârim'' dedim. Bir başkası gibi yavaş yavaş dokunup dudaklarıma yapışmadı. Ya da güzel sözlerle, fırsattan istifade yaklaşmadı bana. İşte Yusuf... Benim Yusuf'um.
-sabrediyorum. Yedi sene bekledim, ve hala benim olmanı bekliyorum. O gün geldiğinde bir saniye bile ayırmam yanımdan seni.
-sabrediyoruz! Allah sabredenleri severmiş... Elbet bunun da mükafatı vardır.
Konuşmamız çiçekçi ablanın önümüze dikelmesi ile son buldu.
-Vereyim mi ağabeyime bir çiçek?
-Lavanta var mı?
-Kalmadı be ağabey, menekşelerim var çok güzel.
-hadi ver bakalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Eylül sabahı
RomanceBir Eylül sabahı; ''Çünkü herkesin siyah bir denizi vardır...'' Karanlık bir cukurda yapayalnız kalmış gibi hissettiğim günler oldu. Denizin mavisi bulanıp siyaha döndüğü günler de, gökyüzünde tutunacağım hic bir yıldızın olmadığı zamanlar da oldu...