''Özlemek,ne derin bir duygu böyle.. Özlemek, ne uzun birmesafe''
-pşşt
-hmm
-Eylül geldik!
-ben gelmedim daha...
-Eylüüül
-ya gelmedim diyorum!
-bende geldik diyorum hadi kalk
Gözlerimi yavaşça açtım. Arabada sadece ben kalmışım Buğra'da tepemde tabi. Koluma girerek arabadan çıkardı beni, uyku semesi pek ayakta duracak durumum yoktu açıkçası. Hala gözlerim yarı uykulu içeri girdik.
İçerisi oldukça büyüktü. Girer girmez hemen bir oda bulup kendimi yatağa attım.
Ertesi gün herkesten erken kalkmışım. Çok tembel arkadaşlarım var çook!
Buzdolabı ağzına kadar doluydu; hemen kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Salatalık, domates...
Yarım saat kadar sonra Buğra girdi mutfağa:
-Burnuma enfes kokular geliyor ne yaptın?
-menemen var
-ahh sahi mi? Çok uzun zaman oldu yemeyeli. Canımda ne çekmişti var ya!
-al o zaman yumurtalarını kırıp pişirmeye devam et, bende masayı hazırlayayım.
Her şey hazır olunca Onur'la Elif geldi. Beraber kahvaltımızı yaptık. Çok güzel bir gündü. Ama hava serin olduğu için kahvaltımızı içerde yapmak zorunda kaldık... Ben Karadeniz kızıyım o kadarcık soğukla evde kalacak kız hiç değilim de işte... İstanbullular istemedi :D
Kahvaltıdan Onur'la Elif yürüyüşe çıktı. Ev ormanın ortasında olduğu için gezip keşfedilecek çok yeri olmalı... Ben de Buğra'yı yalnız bırakmamak için yanında kaldım. Hem âşıkları baş başa bırakalım değil mi? Ayy resmen ilk nişanlı olarak geçirecekleri gün!
Elimizde kahvelerle şöminenin karşısına geçtik. İkimizde dikkatli ve sessizce alevleri izlerken Buğra Nisan'ın günlüğünü çıkardı. Uzun uzun bakıp söze girdi:
-en son buraya geldiğimizde yine bu zamanlardı. Dışarısı serindi, şömine karşısında oturuyorduk. Gözlerime uzun uzun bakıp kucağıma yatmıştı. Bana ''bir gün buraya tekrar geleceğiz ama bu sefer nişanlı değil evli olarak. Belki de anne baba olarak. Ben kızımla sofrayı kurarken sen oğlumuzla odun kesersin. Sonra birlikte yürüyüşe çıkarız. Kızımız omuzlarında oğlumuz kucağımda. Yazları top oynarız avluda, kışları kardan adam yaparız.'' Demişti. Hayalleri vardı Nisan'ın. Hiç ulaşamadığı hayalleri... Hiç birini gerçekleştiremeden ayrıldı bu dünyadan.
-Onun yerine sen gerçekleştirmeye çalışıyorsun
-ama bazılarını gerçekleştirmem imkânsız
-elinden geleni yapıyorsun Buğra. Artık önüne bakmalısın. Evet, artık Nisan yok ve olmayacak ama bu kavuşmayacağınız anlamına gelmiyor. Bu dünya kalıcı değil ki... Elbet beraber olacaksınız göklerde kıyılacak nikâhınız. Sabret, her şeyin bir vakti zamanı var.
Onay vererek defteri açıp yavaş yavaş tane tane okudu... Sanki hiç bitmesin istiyordu. Sanki Nisan'ın ağzından yazılan bu satırları bir ömür okuyup dinlemek istiyordu. Zordu işi... Çok zor. Ama katlanılmayacak kadar zor değil. Bazen kafası karışsa da toparlanabiliyor Buğra. Nisan'a olan özlemi hiç dinmeyecek hatta gün geçtikçe daha çok büyüyecek. Ama Buğra asla pes etmeyecek. Pes ettirmeyeceğim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Eylül sabahı
RomanceBir Eylül sabahı; ''Çünkü herkesin siyah bir denizi vardır...'' Karanlık bir cukurda yapayalnız kalmış gibi hissettiğim günler oldu. Denizin mavisi bulanıp siyaha döndüğü günler de, gökyüzünde tutunacağım hic bir yıldızın olmadığı zamanlar da oldu...