''Ne yaparsan yap, aşk ile yap. Ne dediğin değil, nasıl dediğin olay. Açılır kapılar ardına kadar kalpten gülersen kalanı detay, gerisi kolay'' (8)
Buğra'nın yanına gittim. Garson ben gider gitmez kola bardağını bıraktı masaya. Bir yudum aldım tam geri bırakacakken Sedef koluma deydi, bardağın tümü üzerime döküldü !
- ayy çok pardon istemeden oldu
Hm hm... kesin öyledir. Çok sinirlenmeme rağmen ne kükredim ne de pençelerimi gösterdim. Gerçek bir hanımefendi sakinliğini korur çünkü. Annem böyle öğretti. ''önemli değil'' deyip lavaboya gittim. Suyla çıkartmaya çalışırken Sedef girdi içeriye:
-ne yapmak istediğini biliyorum.
-anlamadım?
-Buğra'yı elde etmek istiyorsun. Senin gibileri çok gördüm, ama o sana bakmaz. Boşuna uğraşıyorsun yani cicim.
-saçmalıyorsun.
-seni daha önce de uyarmıştım ama sen dinlemedin. Bırakacaksın peşini bu son uyarışım. Ha bu arada, kola çok yakıştı ;)
Çıktıktan sonra biraz daha uğraştım. Leke belliydi ama yapacak bir şey yok. Daha fazla oyalanırsam tüm gecem burada geçecek!
Hemen Buğra'yı bulup yanına gittim. Sedef yoktu ortalıkta. Demin söylediklerini hiç düşünmedim bile. O kim yaa? Nasil böyle bir şey emredebilir bana? Laz kizı Eylul'e hemde! Benim kafamın tasını attırmasın bence çok fena olur yoksa. Olacaklardan ben bile korkarım :D Kimsenin kötülüğünü istemem ama bende altta kalmam yani. Bunu bilsin. Susarım o ayrı konu, ama susmak bir erdem olduğu içindir. Susa susa konuşanlardanım. ''Konuşmaya susamışız, sus susa konuşmuşuz''
DJ pop müziklerden slow parçalara geçti. Ortalık bir anda duruldu... Koluna kız takan dansa başladı. Ehh bize de izlemek düşüyor bu durumda :D Dalmış gitmişim uzaklara bir el dokundu omzuma. Elif ve Onur !
-Eylül çok özür dilerim... çok çok özür dilerim! Haddimi fazlasıyla aştım. Sana öyle konuşmamam gerekiyordu. Çok utanıyorum şu an... gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum...
-barıştınız mı siz bana onu söyleyin?
Birbirinin gözlerinin içine baktılar. Birden her taraf aşk koktu sanki. Pembe gözlükleri çıkartıııın ! iki çift parlayan göz, ağzı kulaklarında iki sevgili...
-eh hadi o zaman dansa kaldırsana kızı Onur, ne bekliyorsun?
Beraber piste doğru ilerlediler. Buğra hep yanımdaydı. Bir an bile ayrılmadı. Boş boş bakınıyordu etrafına. Biraz sıkılmış hissettim onu.
-iyi misin?
-biraz baydı burası
-çıkalım istersen hava alırsın?
-olur
Beraber dışarı çıktık. Sigara içmeye çıkan 4,5 kişi vardı. Aramıza mesafe koyarak biraz daha ileriye gittik. Kocaman bir iç çekti.
-3 senedir bu tür gecelerden tat alamıyorum.
-anlıyorum...
-en son katıldığı yılbaşı balosunda pembe bir elbise giymişti, senin gibi...
-ben... şey...
-hoşuma gitti aslında. O geceyi hatırlattın bana. Sen gibi güzeldi... çok güzeldi. Bütün gece dans etmiştik. Bir ara hava almaya cikip buraya geldik. Tam şurada duruyordu. Ellerimi tuttu ve ''iyi ki varsın, hayatımdasın. İyi ki sensin o, başka birisi değil. Senden başkasına nasıl sevgilim derim?'' dedi. Sonra bende gözlerini kapattım ellerimle ne görüyorsun diye sordum oda karanlık dedi. Sorusuna cevap olarak ''benden başka hiç kimseye sevgilim diyemezsin'' demiştim. İşte şu an tam o durumdayım. Onu kaybettikten sonra gözlerimi sıkıca kapattım. Son görüntüsü hapsoldu gözlerime. Onu oraya kilitledim. Gözlerimde, kulaklarımda, kalbimde... hep Nisan var. Oraya düğümledim, oraya hapsettim sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Eylül sabahı
RomanceBir Eylül sabahı; ''Çünkü herkesin siyah bir denizi vardır...'' Karanlık bir cukurda yapayalnız kalmış gibi hissettiğim günler oldu. Denizin mavisi bulanıp siyaha döndüğü günler de, gökyüzünde tutunacağım hic bir yıldızın olmadığı zamanlar da oldu...