'' Ama bitemez yolculuklar, belki biraz canın yanar. Düştügün yerde doğrulup, başlar yine ilk adımlar''
Ertesi gün annemin seslenmesiyle uyandım. Saate baktım -> 8!
-anne sömestr tatiline girdik bari tatilimin ilk günü bırak uyuyayım!
-kalk kız pazara gidecesun ben işe gideyrum
-anne bu saatte pazar mı olur!
-kaçta olur ya? Çabuk kalkaysun ve hazırlanaysun Eylul! Geç kalma sakin sonra doğru dürust bir şey kalmıyor
Emir büyük yerden... Gözlerim yarı açık yarı kapalı kalktım sıcacık yumuşacık yatağımdan. Yapılır mı bu bana yaa yapılır mı ? Birde liste hazırlamış... Efulim uyanmadan koştum pazara.
-Ahmet amca nasılsın ya kaç zamandır görüşemiyoruz! -aaah Gülefşan teyze sende mi buradasın ne aldın bakayım? -Arif amca bu domatesin fiyatı ne böyle? Yarıya düşürmezsen inan ki almam avokado mu alıyoruz canım, üstüme iyilik sağlık! -kız Kadriye teyze, sende az ketum değilsin demin kapmışsın son kalan mandalinaların kilosunu 50 kuruşa görmedim sanma! -kız bıcırık yeme şunu yıkamadan hasta olacaksın! -alışverişi bitirmiş gidiyorsun Sevim teyze erkencisin bugün, hadi Leyla'ya selam söyle -a.aa Vilmaris anne oldu mu bu şimdi? Bırak ben taşırım torbalarını sen yorulma!
Ayy öldüm öldümm! Enerjimi yedi bitirdi bu alışveriş. Ya da çenem bitirdi desem daha doğru olur sanırım. Konuşa konuşa herkese laf yetiştirmekten tabi. Küçükken annemle gelirdik her seferinde ''şu çenenden çektuğum kadar hiç bir şeyden çekmadum ben, ne edeysun benle bilmam ki. Küçuklar bu saatte uyur sen benle geleysun sağa sola laf yetiştireysun, sanarsun makinalı tüfek da''. Ciddi anlamda yorulmuştum ama. Tabi bünye alışkın değil...
Eve varır varmaz koltuğa attım kendimi! 2 saniye sürmedi tabi bu rahatlık zilin çalmasıyla tekrar doğruldum.
-Buğra?
-arkandan koştum yetişemedim
-arabayla gelmedin mi?
-seni görünce arabayı park etmiştim ama seni yakalayana aşk olsun
-seslenseydin?
-ohoo hemde kaç kere, bütün mahalle duydu bir sen duymadın!
-hadi yaa, hiç dikkat etmedim. Pazara gitmiştim o seste kulaklarda gitti galiba.. gel, buyur kahvaltı yapalım
-yok ben yaptım kahvaltımı, bil bakalım ne oldu !
Salona buyur ettim.
-bu sabah telefon geldi kurumdan, meğer Azad'ın yani Nisan'ın başka bir kardeşi daha varmış!
-Ciddi misin?
-Evet bir kız kardeş. Bana sadece Azad'ın öldüğünü söylemişti kurum sahibi. Ama aileside çok önceden savaşta hayatını kaybetmiş.
-yani şimdi tek başına mı kalmış kız?
-evet.. Bir yolunu bulup sahip çıkmam lazım çok geç olmadan
-tamam hemen gidelim o zaman! Hadi, ne gerekiyorsa yapalım!
Efulim'de uyanmıştı zaten. Buğra arabasını almaya gidince bende hemen ekmek arası bir şeyler atıştırdım. Efulim'i Ayşe teyzeye bırakıp çıktık.
Kurumda daha fazla bilgi edindik. ''Aya Madhoun, 2 yaşında. Annesi ve babası geçen sene öldükten sonra teyzesi bakımını üstlenmiş mecburen. İki gün önce artık ilgilenemediği için Filistin'de görev yapan gönüllülere teslim etmiş Aya'yı. Onlarda bilgilerini bizimle paylaştı, ordan da Azad'ın kardeşi olduğunu öğrendik. Şu an için bizim korumamız altında, ama bir aileye ihtiyacı var.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Eylül sabahı
RomanceBir Eylül sabahı; ''Çünkü herkesin siyah bir denizi vardır...'' Karanlık bir cukurda yapayalnız kalmış gibi hissettiğim günler oldu. Denizin mavisi bulanıp siyaha döndüğü günler de, gökyüzünde tutunacağım hic bir yıldızın olmadığı zamanlar da oldu...