16. Bölüm

951 51 13
                                    

''tutulur mu sırlar ölene kadar? Kimi suçlu kimi suçsuz tatlı küçük yalancılar''

Buğra 2 gün okula gelmedi. Çok merak ediyorum onu... Ne demişti Nisan'ın annesi? Filistinli çocukla ne gibi bir alakası olabilir Nisan'ın? Çok merak ediyordum evet, ama arayamadım. Nasıl sorabilirdim ki? Sonuçta bir yabancıyım. Eğer Buğra isteseydi gelip anlatırdı fakat susmayı tercih etti.

Dersler zorlaşmıştı artık. Eğer biraz daha bu dalgınlıkla devam edersem sınıfı tekrarlamam kaçınılmaz olacak!

Buğra görüşmemizden bir hafta sonra geldi okula. Yüzü gülmüyordu bu sefer. Uzun zamandır böyle görmemiştim onu. Kafası karışıktı sanki biraz? Çok merak etmeme rağmen sakinliğimi korudum. Okul çıkışı buluşmak istedi, fakültenin karşısındaki kafeye oturduk. Yüzüme bakamıyordu...

-annesinden neler öğrenebileceğini inan hiç kestiremiyorum... Bu kadar zaman seni okuldan alakoyan bir nedenin de az buz bir şey olmadığının da farkındayım. Buğra bana anlatmak zorunda değilsin. Eğer özelse susarım, hiç olmamış gibi davranırım.

-Azad... Azad Nisan'ın kardeşiymiş!

-NE? nasıl... na...nasıl kardeşiymiş?

Bana her şeyi ilk baştan anlatmaya başladı. Şaşırtıcı ve sarsıcı bir hikaye: Nisan'ın annesi, Derya hanımın dilinden:

''Bundan 25 sene önce... Gençtim, güzeldim, her şeye sahiptim. Beni seven bir kocam, bir dediğimi ikiletneyen bana sırılsıklam aşık bir adamla evliydim. Tek eksiğimiz bir evlattı. Birkaç kez hamile kaldım ama her seferinde düşük sonrası kaybettim. Kayınvalidem bu durumu bir eksiklik olarak görürdü. Bu durum onu oldukca rahatsız ediyordu, ve her konuşmamızda da dillendirmeyi ihmal etmiyordu haliyle. Eksiktim evet.. Tek dileğim bir evlat sahibi olmaktı, ama olmuyordu işte. Yaz tatilinde bir etkinlik düzenlenmişti yardım amaçlı Filistin'e gittim. Orada 1 hafta kaldım, ve bir kadınla tanıştım: Bir gün yolda yürüyordum, merdiven basamaklarına oturmuş gözleri yaşlı bir kadın gördüm. Bana hamile olduğunu öğrendiğini ama yeni bir bebeğe ne bakabilecek durumda olduğunu ne de bu savaş ortamında bir çocuğunu daha kaybetmeyi göze alabileceğini belirtti. Üzgündü, ağlıyordu... kurtar yavrumu der gibi bakıyordu bana. İstanbul'a geri döndüğümde kocama hamile olduğumu söyledim. Ve doğuma 3 ay kala Amerika'ya gittim. Kocamın zaten işleri çok yoğundu o aralar, benimle gelemeyeceğini biliyordum. Filistinli kadınıda oraya getirttim. 3 ay boyunca beraber kaldık. Bir doktorla anlaştım para karşılığı. O zamanlar daha kolaydı 'evet' dedirtmek... Doktor beni doğum yapmış gibi gösterdi. 3 ay sonra bebeği kucağıma verdi ve Filistin'e geri döndü. Nisan'ı kızım yerine koydum. Büyüttüm, sevdim, annelik yaptım ona. Kızım dedim. Hiç kimse bilmiyordu. Sadece o kadın ve ben. Nisan'a söyleyemezdim. Eğer o öğrenseydi herkes öğrenecekti çünkü. Korktum... Beni annesi biliyordu. Göbek bağımız yoktu belki, ama gönül bağımız çok kuvvetliydi. Anne sadece o çocuğu doğurana mı denir yoksa büyütene, besleyene mi? Vefatından beş ay kadar önce bana ihtiyaç sahibi bir çocuğu koruma altına almak istediğini söyledi. Pek üzerinde durmamıştım o zamanlar... Ölümünden 2-3 gün önce öğrendim her şeyi bildiğini ve başından beri beni korumak için, yalanımın ortaya çıkmaması için elinden geleni yaptığını. İşte öyle... Sır saklamayı biliyorsun değil mi?''

Öğrendiklerim karşısında öylece kalakaldım. Ağzım açık dinleyebildim sadece.

-Peki annesi anlatmadıysa nasıl öğrenmiş gerçekleri?

-bilmiyorum. Belki günlüğün sonlarına doğru anlatmıştır. Neyse... akşam huzur evine gidelim mi? Biraz kafamı dağıtmam lazım tüm bu olanlar boğdu beni.

Bir Eylül sabahıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin